Ardahan'ın ortasından Kura Nehri geçer. "Eskiden" Ardahan iki mahalleden ibaretmiş. Nehrin bir yakasında "Müslümanlar" yaşarmış. Öteki yakada "Ermeniler." Belediye Başkanı Teoman Güngör: - Yıllar boyu birlikte yaşamışlar... Barış ve huzur içinde... Ama ne zaman ki İngilizler devreye girmiş, Ermeniler'i tahrik etmiş... İşte o zaman kıyamet kopmuş. Güngör'le köprüyü geçtik. "Kıyametin koptuğu yere" gittik. Başkan, başladı anlatmaya: - Şu gördüğünüz yer, eskiden cami imiş... Halilefendi Camii... Savaşta yaralanan askerler de burada tedavi edilirmiş... Ermeniler 4-5 Ocak tarihlerinde yaralı askerleri ve Müslüman halkı camiye doldurmuşlar... Kibriti çakıp, üstlerine kapıyı kapamışlar... 300 kişi diri, diri yanmış... Cami de kül olmuş.
***
Anıtta yazıyor ki: "Boğazlar boğazımız, Kars-Ardahan bel kemiğimizdir... Orası elde bulunmadıkça, Anadolu'nun müdafaası zayıflar... İmza, Kazım Karabekir." Ardahan "düşünce" Ardahanlı şair gözyaşını şiire dökmüş: Ardahan can idi, gitti Lisanı Türk idi, gitti Sultan Hamid'e haber verin İstanbul'un kilidi gitti. Bu şiir de "anıta kazınmış."
Ey "medeniyet denilen tek dişi kalmış canavar." Ey "Ermeni katliamı" diye ortalığı birbirine katan "çifte standartlı Batı." Gel de Ardahan'ın Halilefendi Mahallesi'ndeki "yanık caminin enkazını... Yanık Cami anıtını" bir gör.