İlk defa halk tarafından seçilecek olan bir cumhurbaşkanı ile "Devlet" ve "Hükümet" kavramları arasındaki ilişkileri de yeniden değerlendirmemiz gerekecek. Çünkü hem devletin hem de hükümetin başında aynı kişiyi görmeye pek alışkın değiliz...
Devlet ile hükümet arasında kalmış olmanın yarattığı kavram kargaşasına somut bir örneği 2005 yılındaki bir tartışmadan verebiliriz. O dönemdeki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in bürokrasideki görevlere atanmalarını uygun görmediği kişileri Başbakan Tayyip Erdoğan'ın o görevlere vekâleten ataması üzerine Sezer, "Uyarı" niteliğinde bir yazı göndermişti Başbakan'a.
"Devlet" ve "Hükümet" ayrımını vurgulaması bakımından ilgi çekici olan bu uyarı şöyleydi:
- Devletin varlığını ilkeli biçimde sürdürmesi, ehil devlet memurlarıyla olanaklıdır. Devlet memuru hükümeti değil, devleti temsil etmektedir. Çünkü hükümetler geçici, devlet kalıcıdır.
Hesap vermek meselesi
Bu uyarı yazısına Başbakan Erdoğan AK Partili ilçe belediye başkanları toplantısında mealen şu cevabı vermişti:
- Devletin ve hükümetin başarısının hesabını, seçim meydanlarında hükümetler ve seçilmiş iktidarlar verir. Hesap vermek sorumluluğu olmayan kişilerin, icraattan sorumlu hükümetlerin kadrolarına müdahale etmesinin bir adı varsa, bu ad konulmalıdır. Ayrıca korunmak istenen bürokratik kadroların başarıları da, Türkiye'nin içinde bulunduğu duruma bakılarak ölçülebilir.
Aradan geçen yıllar boyunca "Devlet" ile "Hükümet"in uyum içinde olmaları durumunda, Türkiye'nin büyük başarıları gerçekleştirebileceğini görmüş olmamız gerekiyor... Ayrıca devlet ile hükümet arasındaki uyumun güvencelerinin "Demokrasi" ve "Hukukun Üstünlüğü" gibi kurumlar olduğunu da herhalde artık öğrenmiş olmalıyız.
Muhalefetteki iktidar
Ama yine de bazılarının zihinlerinde "Çoğulcu Demokrasi" ile "İdeolojik Devlet" arasında kalmışlıktan kaynaklanan kararsızlıklar var... Bunun yansımalarını cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ertesinde herhalde yine göreceğiz.
Örneğin kendisini kronik olarak "Muhalefetteki iktidar" konumunda gören CHP'nin, hükümetin başarısızlıklarında mutluluk duyacak muhalif bir cumhurbaşkanını Çankaya'da görmeyi hayal ettiğini söyleyebiliriz... Bir başka deyişle "İktidardaki hükümete karşı muhalif bir cumhurbaşkanı modeli" bu kendine özgü yapıya uygun düşecektir.
Ne var ki "Halk" artık bu tür modellere pek itibar etmiyor... Ayrıca halkın iradesine karşı "Devlet" adına çıkartılan "Askeri vesayet"in de artık gündemde bulunmadığını herhalde hatırlamalıyız.