Yeryüzündeki bütün toplumlarda maden kazaları, duygu ve düşünce dünyasını altüst eder. İnsanlar yerin altında çalışan ve geçimlerini ancak bu şekilde sağlayan işçilerin ve ailelerinin kederlerini paylaşmaya çalışır.
Kelimelerin duyguları ve düşünceleri ifade etmekte yetersiz kaldığı anlardır bunlar.
Soma'da da "Ömür" ile "Kömür"ün aynı anlama geldiği o madendeki facia karşısında, hepimiz aynı çaresizliği ve acıyı paylaşıyoruz.
Madenin güvenliği konusundaki eksikler ve aksaklıklar tabii ki araştırılacak.
Sorumlular varsa bunlar tabii ki cezalandırılacaklar.
Ama artık enerji darboğazının yükünün, her an ölümle karşı karşıya yaşamak zorunda olan, canlıyken yeraltında yaşamaya mecbur kılınan emekçiler tarafından taşınması dönemine son vermek gerekiyor.
Dünya medyasından haberleri izliyorsanız, en çok maden kazası haberlerinin başta Çin olmak üzere enerji kaynakları, gereksinmelerine yetmeyen ve gelişmekte olan ülkelerden geldiğini fark etmişsinizdir.
Alternatif enerjilere yönelmeliyiz
Başta "Nükleer Enerji" olmak üzere, Türkiye enerji üretimini çeşitlendirmek konusundaki adımlarını daha hızlı atmalıdır. Güneşten ve rüzgârdan sağlanan "Yenilenebilir enerji" üretimine dönük girişimler devlet tarafından daha fazla teşvik edilmelidir.
"Hidrolektrik Santrallar"ın yapımını engellemeye çalışan çevreciler, eylemleri sırasında, bu santralların alternatifinin Soma'da ve diğer kömür madenlerinde yeraltında yitirilen canlar olduğunu da hatırlamalıdırlar.
Sözün bittiği, ölümün yaşamı durdurduğu yerdeyiz...
Hepimizin yüreği Soma'daki insanlarımızın, yakınlarını yitirenlerin acılarıyla yanıyor...
"Allah hepimize sabır versin" demekten başka şey yapamamanın çaresizliği içindeyiz.