Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Kriminolojik ittifakın dosyalı ve kasetli kuvvetleri

Başbakan Erdoğan'ı ve AK Parti iktidarını hedef alan kriminolojik destekli siyasal saldırı, çeşitli cephelerde tırmanarak devam ediyor. Bu ülkede yaşamasaydık, kaderimizi bu ülkenin geleceği ile özdeş görmeseydik ve mesela Amerika'da yaşıyor olsaydık, "Bakalım bundan sonra ne olacak" diye bir filmi izler gibi uzaktan bakardık gelişmelere... Hatta oralardan işi alevlendirecek mesajlar da gönderebilirdik adamlarımıza.
Ama geçmişimiz gibi geleceğimiz de bu ülkeyle özdeş... Üstelik mesleğimizin gereği, gelişmeleri izleyip yorumlamak ve ileride neler olacağını tahmin etmeye çalışmak zorundayız... Bu gibi durumlara defalarca tanık olduğumuz için, geçmiş krizlerden alınan dersleri hatırlatmak da gerekiyor.
Belli ki Başbakan Erdoğan'ı ve AK Parti iktidarını hedef alan kriminolojik destekli siyasal saldırı cephelerinde, çok ortaklı bir ittifak var.

Karmaşık bir ittifak

Bu ittifakın üyeleri arasında İsrail güdümlü ABD parmağının varlığını, Halk Bankası'nın da açılan cephelerden biri olmasından anlamak mümkün... Ambargodaki İran'la yapılan altın ödemeli enerji alışverişinin İsrail güdümlü Amerikan güç odaklarını rahatsız ettiği, gizlenmeyen bir olguydu.
Bu durumda acaba Çin'den alınacak füze savunma sistemine ilişkin iddialar, saldırı cephelerinden yeni bir tanesi olarak açılabilir mi?
Geçmişte bu tür saldırıların sonunda nihai zaferi "Silahlı Kuvvetler"in alması beklenir ve askeri darbenin altyapısı hazırlanırdı. "28 Şubat post-modern darbesi"nin işaret fişeği de, ambargodaki Libya'yı Başbakan Erbakan'ın ziyareti ertesinde atılmamış mıydı?

Dosyalı ve kasetli kuvvetler mi?
Şimdi artık Vesayetçi Demokrasi olmadığı için, saldıranlar "Dosyalı ve Kasetli Kuvvetler"e dayanmak durumundalar. Post-modernizmin yeni darbe girişim modeli bu demek ki...
Eğer Adalet'in ve Emniyet'in saldırıya alet olmaları önlenebilir ve yolsuzluk iddiaları kamuoyunu tatmin edecek biçimde bir sonuca ulaştırılırsa, saldırı cephesindeki ittifakın yerli üyeleri, sonunda seçim sandığından çıkacak "Milli İrade"ye teslim olmak zorunda kalacaklardır. "Dış güçler" ise yeniden beklemeye geçeceklerdir.
Açıkçası çoğulcu ve özgürlükçü demokrasi var oldukça, bu tür tezgâhların mumları seçim günü gelince söner...

Kendini bilmek meselesi

Bazen bireyler de topluluklar da, kendilerinin gerçek ötesi güç sahibi olduklarını düşünebilirler. Hatta bazen kendilerini devlet içinde devlet zannedenler de görülebilir.
Sivil demokrasilerde seçim sonuçlarını yok sayanların veya kendi küçük tabanlarını seçmen tabanından daha etkili olarak görenlerin tarihi yanılgıları da, böyle durumlarda gündeme gelir. Gerçek gücün sahibi öfkeleninceye kadar bu gösteri devam da edebilir. Oysa biraz aklı ve mantığı olanlar gerçek güçlüye "Ben olmazsam senin halin fenadır" diye asla meydan okumazlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA