Tuttukları takım bir derbi maçında rakibi olan takımı yenince "Tarih yazdık" diye olayı yorumlayanlar, dün Diyarbakır'da olanları izlemişlerse gerçek tarihin nasıl yazılacağını da görüp öğrenmişlerdir.
"Türkiye yalnızlığa itiliyor" diye dış politika sakızı çiğneyenler, "Barış Açılımı"nı hafife almaktan öteye sabote edenler, "Bu süreç bitmiştir" diyenler dün Diyarbakır'daki coşkuyu gördülerse, herhalde yutkunmak gereğini hissetmişlerdir.
"Türkiye'yi süper güçler dışarıdan yönetiyor" diyerek antiemperyalist sloganları seslendirenler, artık Türkiye'nin yönünü bizlerin belirlediğimizi acaba hissetmeye başlamışlar mıdır?
Şiddetin ve terörün rantına dayalı yaşamayı "Siyaset" zannedenler, dün Diyarbakır'daki kitlelerin barışa ve kardeşliğe dönük coşkusunun ne anlama geldiğini herhalde anlamışlardır.
81 yıl sonra bir Barzani daha
Bir "Tarihi Yanılgı"nın sona erdirilmesini Başbakan Erdoğan'ın dünkü cümlelerinde bulmadık mı dün?
"-...İşte O Barzani 81 yıl önce kardeşlerinin ülkesi Türkiye'ye misafir oldu. Bugün de Molla Mustafa Barzani'nin oğlu, değerli dostum Mesud Barzani'yi Diyarbakır'da misafir ediyoruz.
Tıpkı babanız, amcanız gibi, kardeşlerinizin toprağına, Diyarbakır'a hoş geldiniz. Sizin şahsınızda Kuzey Irak Kürdistan bölgesindeki kardeşlerimizi de selamlıyoruz. Biz Erbil'de kendimizi kendi şehrimizde hissettik. Sevgili Diyarbakırlılar, bugün hasrete, vatan hasretine, anne, baba, kardeş hasretine burada son veriyoruz. Bugün büyük kucaklaşmaya şahit oluyoruz."
Geçen Nevruz'da Diyarbakır'da toplanan kitlelere "Zamanın Ruhu"nu hatırlatıp, artık silahlı mücadelenin yerini siyaset alacak mesajı veren Abdullah Öcalan, İmralı'da televizyondan yayınlanan dünkü Diyarbakır görüntülerini izlerken "Haklıymışım" diye düşünmemiş midir? "
Ağlama ağlama" düeti
Televizyon haberlerinde Şivan Perwer'le İbrahim Tatlıses'in "Ağlama ağlama"lı düetlerini dinlerken, Şivan Perwer'in "Buralardan gittiğimde gençtim, yaşlanmış olarak geri döndüm" diye konuşmasına Tatlıses'in "Biz Şivan Perwer kardeşimle Diyarbakır'a şöhret için gelmedik, ikimiz de şöhrete doyduk biz buraya barış için geldik. Bir oğlum olursa, ki sanırım yakında olacak, adını Barış koyacağım" diye cevap vermesini izlerken, sizler de duygulanmadınız mı?
Evet... Tarih böyle yazılıyor ülkelerin yaşamlarında...
Diyar-ı Barış
Biz gazeteciler haberlerimizle tarihin taslağını yazarız. Dünkü Diyarbakır'da ise tarihin taslağı değil ta kendisi vardı.
Eğer gerçekten tarihi anlamak istiyorsanız Doç. Dr. İbrahim Yılmazçelik'in "XIX. Yüzyıl Diyarbakır" kitabını okumanızı öneririm. Bu kitabı okurken kentin ilk çağlardan başlayarak "Amid" olarak bilindiğini, kenti çevreleyen siyah bazalttan örülü surlar dolayısıyla bu ismin "Kara Hamid"e dönüştüğünü de öğrenirsiniz. Evliya Çelebi ise bu surları bir kız hükümdar inşa ettirdiği için kente "Diyar-ı bikr" yani "Kız şehri" denildiğini yazar.
Dün bu kent "Diyar-ı barış"a dönüşmüştü.