Suriye'nin Beşar Esad'ının beyni hiç üretken değil. Obama'ya ve Putin'e bir mektup yazsa... Dese ki,
- Dünyada barışa ve savaşa karar veren sayın liderler... Size söz veriyorum...
Bundan sonra kendi insanlarımı sadece kurşunla ve bombayla öldüreceğim...
Eğer kimyasal silah kullanırsam Allah beni kahretsin.
Ben de kitlesel imha silahlarının her türüne karşıyım. Ben savaş değil barış istiyorum. Ben de komşum Türkiye'nin 'Yurtta barış, dünyada barış' ilkesini benimsemiş bir liderim. Obama ve Putin Şam'dan gelen böyle bir mektubu alsalardı, Beşar Esat en az 2-3 ay daha kazanırdı.
İnsanlar önemli mi?
- Suriye 'ye müdahale edersek Ortadoğu'da dengeleri bozarız...
- Beşar Esat giderse yerine kim ve ne gelir?..
- Ortadoğu'da istikrarı korumak için birkaç yüz bin insanın öldürülmesi, birkaç milyon insanın evlerini terk etmesi önemli midir?
- Adam haklı, Suriye'ye müdahale edersek sonra olacakları kim bilebilir ki?
Dünya siyasetine yön veren liderler böyle derin içerikli tartışmaları başlatırlar ve Beşar Esad da, babasından kendisine miras kalan Suriye'nin halkını konvansiyonel silahlarla yok etmeyi sürdürürdü.
Beşar Esad akıl edip Obama ile Putin'e böyle bir mektup yazsaydı, Türk iç siyasetinde de bu mektubun derin yansımaları görülürdü.
İç siyasetimize de yansırdı
CHP hemen Şam'a bir barış ve dostluk heyeti gönderirdi.
Geziciler "Beşar barışı, Tayyip savaşı simgeliyor" diyerek sloganlar atarlardı.
Dış politika yorumcularımız da "Türkiye yine yalnız kaldı" diye Ahmet Davutoğlu'nu yerden yere vururlar ve Esad'ın ne kadar usta bir siyasetçi olduğunu vurgularlardı.
........................
Bu yazdıklarım gerçek değil... Beşar, Obama'ya ve Putin'e böyle bir mektup yazmadı.
Ama mektubun dışında bu yazıda bir varsayıma dayalı biçimde çizmeye çalıştığım tablo, gerçek değil mi?
Bazı gerçekler
Suriye'de çoluk çocuk öldürülenler kimin umurunda? Onların öldürülmelerinin değil, hangi silahla öldürülmelerinin uluslararası hukuka uygun olduğu tartışılmıyor mu?
İç siyasetimizdeki Beşar-severler de, Türkiye Suriye'deki katliama veya Mısır'daki darbeye tepki gösterdiği için
"Dünyada yalnız kaldık" diyerek feryat etmiyorlar mı?
Bazılarımız Mısır'da katledilen Esma'ya gözyaşı dökülmesine kızarken, Beşar Esad'ın Esma'sının başının açık olmasına hayranlık duymazlar mı?
Bazıları da Kahire'de Sisi ile kucaklaşarak, yalnızlıklarını gidermez mi?
Yine tekrar edelim...
Herkes "Biz Fatih'in torunlarıyız" diye övünür ama kimse "Biz Deli İbrahim'in de torunlarıyız" demez bizde!