Suriye'de ne olursa olsun, Mısır'ın demokrasi yolundaki serüvenine hangi kirli el ne şekilde müdahale ederse etsin, Türkiye NATO'nun üyesi, Avrupa Konseyi'nin kurucu üyesi, Avrupa Birliği ile üyelik müzakerelerini sürdüren ve Gümrük Birliği içindeki bir ülkedir.
Türkiye Amerika ile aynı ittifak içindedir.
Müttefik ülkelerin çıkarları çelişebilir. Bu çıkarlar zaman zaman karşılıklı gerginliklere ve ayıplı davranışlara itebilir müttefik ülkeleri. Ama müttefikler birbirlerinin düşmanı değildirler.
Kısacası uluslararası krizler irdelenirken, ittifakları yok saymak ve
"Her kötülüğün kaynağı da, Türkiye'nin başının belası da Amerika'dır" yaklaşımını seslendirmek ne gerçekçidir, ne de doğrudur.
Ayıplı dönem
Biz Türkiye olarak kendi çıkarlarımızı ve hayati ya da kutsal saydığımız değerlerimizi gözetirken, aynı şeyin ABD için de geçerli olduğunu unutmamalıyız. Evet... "Soğuk Savaş" dönemindeki Türk askeri darbelerini Amerika desteklemiş ve hatta körüklemiştir.
Ama mesela 1980'in 12 Eylül darbesine dayanan yıllarda Bülent Ecevit'le Süleyman Demirel'i uzlaşmasızlığa ve demokratik siyasi rekabet ortamını da düşmanca kamplaşmalara Amerika mı itmiştir?
Ya da bugün iktidarın her "Ak" dediğine muhalefetin "Kara" demesi, demokratik bir Anayasa için TBMM'deki partilerin uzlaşamamaları bir Amerikan projesi midir? Aynı uzlaşmasızlık Barış Açılımı için de, Suriye faciası hakkında da, Mısır Krizi için de söz konusudur.
Amerikan siyaseti
Türkiye'de siyaseti oluşturan kurumların her birinden farklı sesler çıkarken, Amerika'nın tek sesli ve tek karar merkezli olduğunu nasıl düşünebiliriz? Doğrudur... Amerikan siyasetindeki "Neo-Con"lar, dış siyasete İsrail açısından ve bağnaz bir yorumla bakıyorlar. Ama şu andaki Başkan Obama demokrat-liberal çizgideki bir siyasetçi. İlk önemli dış politika icraatı, Neo-Con'ların Amerika'yı ittiği Irak macerasından askerlerini çekmek olmadı mı?
Suriye'ye gelirsek...
Esad hanedanı ve Baas rejimi ne Amerika'nın, ne de İsrail'in bir projesi olarak Suriye'nin başına bela kılındı.
Ek süper devlet
Şu anda bu insanlık ayıbının sona erdirilmesi de, eski Yugoslavya'da olduğu gibi, tek süper devlet olan Amerika'nın göreviymiş gibi görünüyor. Nasıl Türkiye dış politikada her adımı atarken çeşitli denge ve çıkar hesapları yapıyorsa, aynı şeyi bugün Suriye'ye askeri müdahale arifesinde Amerika da yapmakta.
Neticede bu çıkar ve denge hesaplarında Türkiye ve Amerika iki müttefik olarak, aynı yaklaşımları paylaşıyorlar... İran'ın Suriye'ye hakim olmaması, Esad sonrası Suriye'nin kaosa gömülmemesi, Esad rejiminin sahip olduğu kitle imha silahlarının fanatik terörist grupların eline geçmemesi...
Bunlar Türkiye'nin de gözettiği konular değil mi?
İsrail ve Amerika
Amerika İsrail'in çıkarlarını çok fazla gözetiyor...
Sanki Amerika ile İsrail tek devletmiş görüntüsü var.
Bunun nedenleri sayısız. Örneğin Amerikan kamuoyunda, İsrail'i yok etmeye dönük bağnazca Ortadoğu söylemleri, Hitler'in Yahudi soykırımını çağrıştırmakta.
Bunun yanında özellikle petrole dönük hesaplarda, Amerika'nın İsrail'i en güvenilir dayanak olarak görmesi de var.
Bu arada Filistin'de İsrail'in neden olduğu facia görmezden geliniyor. Ama Yahudi veya Hıristiyan olmasa da, teokratik Suudi Rejimi'ni en az İsrail kadar kolluyor Amerika.
Eski yaklaşımlar
"Demokrasi"ye dönük söylemler, Amerikan çıkarları söz konusu olduğunda Mısır darbesindeki gibi yutuluyor.
Kısacası karmaşık ilişkilerin dünyasında yaşarken, Suriye sorununu, Soğuk Savaş'a özgü anti-emperyalist veya anti-Amerikan söylemlerle ele almayalım. Rusya'nın, Çin'in ve İran'ın Esad rejimini desteklediklerini de, denklemin bir yanına koyalım.
Ve Türkiye ile Amerika'nın düşman değil müttefik ülkeler olduklarını hiç unutmayalım.
İki ülke arasında çıkar çatışmaları hep vardı, bundan sonra da olacak. Ama şu anda ortak sorun "Suriye'deki facianın sona erdirilmesi" değil mi?