Bilişim Çağı'nın günlük yaşamımıza sunduğu araçlar, çok şeyi değiştirdi.
Örneğin cep telefonu olan herkes kendisini fotoğrafçı sanmıyor mu? Ya da "Google"u kullanabilen herkes her şeyi bilebileceğini zannetmiyor mu?
Yine de Yontma Taş Devri'nden veya Orta Çağ'dan kalan alışkanlıklar da, varlıklarını sürdürmekteler. Örneğin kaba kuvvet kullanımı hâlâ SMS'ler kadar yaygın.
Barış sürecini toplumun nasıl algıladığını anlamayı amaçlayan "Akil İnsanlar"ın toplantılarını basmak, Bilişim Çağı'na uyarlı davranış mı acaba?
Dün Ufuk Uras twitter'dan geçtiği mesajda "Protesto ile linç girişimi ve toplantı sabote etme arasındaki farkı bilelim.
Beğenmiyorsanız kendi etkinliğinizi yaparsınız" diye yazmıştı.
Asker kaçağı paşa
Kısacası Bilişim Çağı iletişim ortamını değiştirdi ama insanların davranışlarını pek değiştiremedi. Değişmeyen davranışları da en fazla Türk siyasetinde görmek mümkün.
1950 genel seçimlerine gidilirken Kandıralı bir Demokrat Partili'nin "İsmet Paşa asker kaçağıdır" diyerek yaptığı konuşmayı hayretle izleyen Turan Güneş'in "Hem paşa hem asker kaçağı diyorsun" diye sorduğunda aldığı şu cevabı belki hatırlıyorsunuzdur.
-İsmet Paşa'yı sevmiyorum, seçimde yenilmesini istiyorum. En kısa yoldan nasıl anlatabilirim bu duygularımı? Paşa'ya asker kaçağı diyorum. Siyaset geleneğimizin bu kısa yoldan anlatımları hiç değişmiyor.
Herkes barıştan yana ama...
Bugün de "Tayyip Erdoğan'ı sevmiyorum.
Onun iktidardan gitmesini istiyorum" demek yerine, kısa yoldan söylemler üretilmiyor mu?
Tabii ki "Barış istemiyorum" demek pek mümkün değil.
Veya Devlet Bahçeli "PKK sınır dışına çıkmasın, teröre bağlı ölümler devam etsin" diyebilir mi?
Bunun yerine "Tayyip Erdoğan ülkeyi bölüyor" demek bir kestirme yoldur.
Kestirme yol oluşturacak söylemleri üretmek konusunda en zor durumda bulunan parti ise CHP...
CHP'nin ikinci Genel Başkanı ve "Milli Şef"i İsmet İnönü, tarihimizdeki "Barış" arayışlarının en büyük mimarıydı ve bu nedenle de nice kısa yoldan eleştirilere hedef olmamış mıydı?
İnönü'den Erdoğan'a
Örneğin Cumhuriyet'i kalıcı kılan "Lozan Barışı"nın imzacısı İsmet İnönü'ydü. Lozan'ı bir "Hezimet" veya bir "Teslimiyet" olarak sunan yorumlar bugün de sürdürülmüyor mu?
Bunun gibi Türkiye'yi 2'nci Dünya Savaşı'nın dışında tutmayı başaran İsmet İnönü bu nedenle "Bizi savaşa sokmadı, erkekliğimizi öldürdü" diye kısa yoldan eleştirilmedi mi?
Tarihi "Barış yapmak" üzerinde oluşan CHP'nin bugünkü Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bu kez barışın mimarı Tayyip Erdoğan olduğu için ne diyeceğini pek bilemiyor.
Dünkü grup konuşmasında önce "Bu ülkede CHP'nin tabanı yüzse, yüzde yüzü de barış istiyor" demiş.
Recep Paşa olsaydı
Ya sonra söyledikleri?
- Yüzde 10 seçim barajının olduğu bir ülkede barış olur mu olmaz.
- Recep Tayyip Erdoğan PKK'nın tutsağıdır herkes bunu çok iyi bilsin.
Neyse. Bu bizim hayatımız neticede...
Akil insanlarımız da, akılsız insanlarımız da olacak. Konuşarak anlaşanlar da, koklaşarak anlaşanlar da bulunacak.
İyi ki Tayyip Erdoğan emekli bir general değilmiş.
Yoksa onun için de "Recep Paşa asker kaçağıdır" derlerdi.