Seçim kampanyanıza, bastırdığınız ilan ve broşürlere bakılırsa, size Ekmeleddin demem gerekecek...
Ya da Ekmel, hatta Ekmek demeliyim!
Ama "halkla ilişkiler" komedisine uymam imkansız.
O yüzden Ekmeleddin Bey diyeceğim ve belki son kez doğrudan size seslenip bir çift laf edeceğim...
Neden mi?
Sırtınızı yasladığınız uluslararası statükocu çizgi ve devletçi karakterinizle uyuşmam imkansız. Fakat birkaç gündür gördüklerim karşısında vicdanım el vermiyor ve sizi tamamen insani olarak uyarmak istiyorum.
***
Ekmeleddin Bey, sizi sahneye itenlerin acımasız menfaatperestliğinin ölçüsü yoktur.
Kişiliğiniz, kimliğiniz, kırk yıllık bir duruşunuz varmış, onların hiç umurunda değildir bunlar. İşlerine yarıyor musunuz ona bakarlar.
Kullandıkları sosyal aktörleri bekledikleri sonucu alamazlarsa
insafsızca terk edip uzaklaşırlar.
Basın kampanyanızı açıklarken ettiğiniz duayı şimdi alkışlıyorlar ya, siz kaybettikten birkaç ay sonra, arkanızdan "
abiii, adam zaten dinciydi" diye dedikoduya başlayacaklar.
Şimdi afişinize ekmek koyuyorlar ama o ekmeği üretenleri "
göbeğini kaşıyan adam" diye aşağıladıklarını unutmayın.
Emin olun ki, yarın öbür gün ekmekli sloganlarınızla en ağır biçimde dalga geçecek olan yine onlardır.
Sizi zerre kadar sevmiyorlar, hiç öyle havalara girip kendinizi aldatmayın. Onları yönlendiren tek bir duygu var: Erdoğan nefreti.
Ekmeleddin Bey, aslında bütün bunları şimdiden fark etmiş olmalıydınız.
Ne olur, fark edin!
Hatta yol yakınken onları terk edin, diyeceğim ama galiba artık çok geç!
***
Şimdi sizin üzerinizden
mağduriyet edebiyatına kalkışanlar çıkıyorlar.
Sizi yalandan alkışlayanlar şöyle yazıyorlar: "İhsanoğlu'nun tanınmak için zamana ihtiyacı var ama zaman yok, tanıtım için paraya ihtiyaç var ama para yok, kazanmak için oya ihtiyaç var ama kendisini aday gösterenlerden ona oy yok."
Bu duruma nasıl izin verdiniz, şaşıyorum.
Madem öyleydi, neye güvendin de yola çıktın, diye sorulmaz mı insana?
Hiç durup "
Ben ne yapıyorum?" diye kendinize sormuyor musunuz?
Kılıçdaroğlu'nun adınızı açıkladığı günden bu yana süren tuhaflıklar dizisi insanı farklı düşüncelere sevk ediyor.
Belki de sahnedeki varlığınız başka bir süreci perdelemek içindir.
Eğer öyleyse...
Eğer gerçekte Cumhurbaşkanlığı seçiminin değil,
gelecekteki muhtemel kaos teşebbüslerinin vitrindeki siyasi aktörüyseniz...
Bakın, işte bunun vebali büyük olur!