Her tercihinizi pragmatik hesaplar üzerine kuracaksınız...
Bir söylediğiniz ötekini tutmayacak...
Doğru düzgün bir iddianız ve hedefiniz olmayacak...
Dün parlatıp sahneye sürdükleriniz için bugün tasfiye süreci başlatacaksınız...
Her kavgada başka güçlerin arkasına sığınacaksınız...
Her yenilgiden sonra kendinizden gizli gizli nefret edecek ama bir yandan da halkın sizi sevip Erdoğan'dan nefret etmesini isteyeceksiniz...
Olmuyor tabii! Olmaz.
***
Anlamışınızdır,
CHP'den söz ediyorum.
Ama dar anlamıyla almamalı! Bürokratik- sermaye oligarşisinin ve ana akım medyanın geniş siyaset cephesi olarak düşünmek belki daha doğru olur.
Hatırlıyorum, medyanın sosyal demokrat kalemlerinden pek coşkulu ve çalışkan bir akademisyen daha
2013 Eylül'ünde "
İstanbul yerel seçim sonuçlarını açıklıyorum" başlığıyla "
Sarıgül'le CHP'nin kaybetmesi imkânsız" diye yazmıştı.
Üstelik şunu da ekleyerek: "
Sarıgül kaybederse de bu Real Madrid'e maçı 6-5 vermek gibi olacak!"
Geçen gün ana muhalefet partisinin merkez yürütme kurulunda yapılan değişikliklere dikkat ettiniz mi?
Bu görev değişimi
Sarıgül'ün ekibinin parti içinde ilerlemesinin önünü kesmek içindi.
Peki insanlar sormayacak mı?
Madem Sarıgül bu kadar olumsuz ve parti için tehlikeliydi de, neden
İstanbul'un başına "
bela" etmeye kalkıştınız?
Şimdi yaptığınız doğruysa...
Demek ki yerel seçimlerde belki üç beş oy fazla alırız diye
halkı bile bile korkunç bir yanlışa ortak kılmaya kalkışmışsınız.
Bir başka örnek...
İzmir'de
Aziz Kocaoğlu'nu bir daha seçtiren CHP, şimdi Kocaoğlu'nu aylardır sert biçimde eleştiren
Aytun Çıray'ı MYK'ya alıyor.
Bu bitmez tükenmez mesajlaşmaları bırakın da, söyleyin!
Seçmenin günahı ne?
Bunları bir sonraki sefere yutar mı?
***
Hani tek tek her biriniz kendinizle baş başa kaldığınızda dertleniyorsunuz ya...
Neden halkı inandıramıyoruz, neden geniş kesimlerden teveccüh göremiyoruz, neden ülkenin yarısında oy alamıyoruz, diye...
Birçok nedenin arasında bir de bu var işte!
İnanılacak bir yanınız yok!
Bir omurganız, arkasında durduğunuz bir "
söz"ünüz bile yok!
Sürekli
Erdoğan'la uğraşmak yerine dönüp aynada kendinize bakma zamanınız gelmedi mi?
Fakat pardon!
Benimki de fazla iyi niyet!
Çünkü s
izin tarihi misyonunuz seçmenin kalbini kazanmak değil, statükonun korunmasıdır.
Eh, o da bir yere kadar!