"Diktatör" diye yırtınmaktan helak oldunuz.
Aylar boyu "sivil dikta var" diyerek insanları kışkırtıp sokağa dökmek için her numarayı yaptınız.
"1930'ların Almanya'sını andıran bir gidişat var" diyecek kadar işi ileri götürenleriniz bile oldu.
Oysa halk her şeyi çırılçıplak görüyor.
Nasıl bir diktatörse Erdoğan, 14 ay önce başlanıp bitirilmiş bir soruşturmadan ve bakanlarına yapılan operasyondan o güne kadar haberi olmuyor!
Nasıl bir sivil diktaysa artık, emniyet ve yargının içindeki "paralel devlet" onun da altını oymaya çalışıyor!
Nasıl bir "yargıda iktidar vesayeti"yse, Mustafa Balbay tahliye oluyor fakat haklarında kesinleşmiş karar bile bulunmayan BDP milletvekilleri savcının talebine rağmen içerde tutuluyor ve bundan hem hukuk hem de barış süreci zarar görüyor.
Tabii şimdi o söylemleri terk ediverdiniz.
Sizinki öyle bir bel kıvraklığı ki, bu sefer de "bir iktidar bu kadar mı ipleri elinden kaçırır, bu kadar mı yozlaşır?" teranesini seslendiriyorsunuz.
Yine de bir durup sorun kendinize...
Medyanız dedikodu heyecanıyla okunuyor belki ama size inanan oluyor mu artık?
Söyleyin...
Asıl "bidon kafa" kim?
Israrla halkı enayi yerine koyan sizler olmayasınız sakın!
Öyle ikiyüzlü numaracılarsınız...
Öyle tezgâhçılarsınız ki...
Sizi durdurabilmek için insanı zorla otoriter edersiniz de...
O zaman bile "he he, nihayet haklı çıktık!" diye sevinçle ellerinizi ovuşturursunuz!