Başka bir ülke bulamazsın, başka deniz bulamazsın, bu şehir arkandan gelecektir...
Sevgili Kosta, belki sen İstanbul'u değil İskenderiye'yi kastetmiştin ama İstanbul senin arkandan gelmeye daha şimdi başlıyor, şimdi, senin doğumundan yüz elli yıl, ölümünden seksen yıl sonra...
Çünkü İstanbul "kendine gelmeye" de daha şimdi başlıyor da ondan.
Büyük şair, dünyanın en büyük şairlerinden biri, Konstantinos Kavafis, Yeniköylü'dür.
Gerçi çocukluğunu burada, gençliğini İngiltere'de, olgunluk ve yaşlılık dönemini Mısır'da, İskenderiye'de geçirmiştir ama kendisi "aslen"
Yeniköylü'dür.
İstanbul, en ünlü şiirinde de belirttiği gibi onun arkası sıra gidecektir, çünkü İskenderiye gitmiyor...
İskenderiye'de artık onu tanımayan, adını duymamış insanlar yaşıyorlar.
O kadar ki, evini soruyorsun kimse bilmiyor. Rue Lepsius'ta otururdu, haşlanmış lahana, ıslak çamaşır ve cinsellik kokan bir sokaktı bu, şimdi olmuş Şarm-ül Şeyh Sokağı.
Evin alt katında bir genelev vardı, şarkıcı Georges Moustaki'nin babası Nesim de o zamanlar, Fransa'ya göçetmeden önce, iki adım ötede otururdu, kapı komşusu. Kavafis eşcinseldi.
Ve ikindi güneşi yatağına vururdu, ve oturur, bir haftalığına İzmir'e gitmiş ama bir daha hiç dönmemiş olan sevgilisini düşünürdü, çocuğun gözleri gri...
Ve büyük adamdır, çok büyük adamdır.
Biz onu hep çevirilerinden okuduk.
Cevat Çapan olsun, Erdal Alova olsun, Barış Pirhasan olsun, iyi çevirilerdi bunlar ama ikinci elden, Edmund Keeley ve Philip Sherrard kanalıyla İngilizce'den yapıldığı için aslının tadını veremiyordu.
Niyet ettim, sırf Kavafis okuyabilmek için oturdum çat pat Rumca öğrendim.
Dili ağırdı, Hellenistik dönemin eski Yunancası. Bir fikir verebilmek için "hani bizim Yahya Kemal ya da Tanpınar dili gibi" diyeyim.
Fakat meğer hem kafiye kullanırmış, hem de bol bol alliterasyon ve asonans... Hiç de öyle "zihinsel" bir şair değilmiş...
Onat Kutlar'dı galiba, "gerçek sinemasever, bir Polonya filmini Çekçe dublaj ve Macarca altyazıyla seyredebilen ve bundan zevk alabilen kişidir" demişti. Gerçek bir şiirsever de, tek kelime anlamasa bile, Kavafis'in aslına kulak verebilen kişi olmalı: "İpes, tha pagho s'alli yi, tha pagho s'alli thalassa...
Mia polis alli tha vrethi, kaliteri apo afti... Kathe prospathia mou mia katadhiki ine grafti... Ki in'i kardia mou -san nekros- thameni... O nous mou os pote ston marazmon afton tha meni...
(...) Kenourious topous dhen tha vris, den tha'vris alles thalasses, i polis tha se akoulouthi..."
"Yeni bir yere, yeni bir şehire giderim dedin, bundan daha iyisi bulunur elbet... Her çabam kaderin yargısıyla karşı karşıya, bir ceset gibi gömülü kalbim...
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?... Nereye baksam, ömrümün kara yıkıntıları çıkıyor karşıma, onu tükettiğim bu yerde... Yeni bir yer bulamazsın, yeni bir deniz bulamazsın, arkandan gelir şehir..."
Yeniköy Panayia Kilisesi'nin bahçesinde bir Kavafis büstünün açılışı yapılmış.
Gönül isterdi ki o büstü kilise değil de Yeniköy Belediyesi, kıyıya köşeye değil de Yeniköy'ün tam göbeğine yaptırsın.
Anlı şanlı İzmir Belediyesi, yani iktidara karşı direnişin kalesi, çok laik ve çok Batılı, çok Atatürkçü yiğitler, İzmir'e, Nobel almış İzmir çocuğu şair Seferis'in büstünü yaptırmak için ne bekliyorlar? Bir hükümet yandaşının onları dürtüklemesini mi?