Tek parti devrim, çok parti karşıdevrim demekmiş... Altmış yıldır sandıktan hep gerici iktidarlar çıkıyormuş... İşte bu nedenle demokrasi zararlıymış...
Çevrenize bakınız, bu kafada olan kimbilir kaç kişi göreceksiniz. Bunlar "esas olarak" CHP taraftarı, bir kısmı da kendini sosyalist sanan tiplerdir.
"Sandıktan hep gerici iktidarlar çıkıyor" cümlesini de "bizim parti bir türlü çıkamıyor" şeklinde tercüme edebilirsiniz.
Sandıktan çıkan iktidarlar, kalkınmayı sağlayan, ekonomiyi canlandıran, kapitalizmi geliştiren, milli geliri arttıran, yani gerçekten "ilerici" iktidarlardır oysa! Bu nedenle halk hep onların yanında olmuştur.
Berikilerin ilericiliği, "senfoni orkestrası", "cumhuriyet öğretmeni", "maarif klasikleri" falan filan ilericiliğidir. "Geçen akşam Fazıl bir konçerto çaldı, vallahi Atatürkçülükten gözlerim yaşardı kardeş" basitliğidir.
"Eğitim şart" ucuzculuğu da bundan kaynaklanır.
Aha daha dün yazıyorlardı: Köy Enstitüleri kapatılmasalarmış Mardin katliamı yaşanmazmış. Çünkü bütün katiller eğitim görecekler, mandolinle Mozart çalacaklar, tenis oynayacaklarmış o zaman.
İçlerinde, "diploması olmayan oy veremesin" diyecek kadar sapıtanlar da görülmüştür. Bunlar "yalnızca yüksek okul mezunlarından oluşan ve bir kısmı da atamayla gelen bir üst meclis" fikrine de çok sıcak bakmışlardır, yarın bir anayasa değişikliği paketine "1961 senatosu" önerisi de girse, alkışlayacaklardır.
"Dağdaki çobanın oyuyla benim oyum bir olamaz" yaklaşımı da bu kafanın ürünüdür tabii.
Azıcık okusalardı, azıcık öğrenselerdi, Batı'da demokrasi mücadelesinin nerelerden geçip nerelere geldiğini bileceklerdi... Eğitim şart diyorlar ama kendilerini eğitmeye yanaşmıyorlar!
Çünkü eğitimden anladıkları, "kız muallim mektebi" eğitimi... Otuz beş kuruşa beyaz kapaklı Sophokles alıp okursan, iş bitiyor (Milli Şef'imizin önsözüyle tabii.)
İki yüz yıl kadar süren demokrasi mücadelesi, tam tersine, dağdaki çobanın oyuyla şehirli kibarın oyunu bir ve eşit duruma getirmek üzerine kuruluydu.
Bir dönem Fransa'da yılda belli bir oranda vergi ödeyemeyen oy kullanamazdı... 1830 devriminin önemli nedenlerinden birisi basın özgürlüğü kavgası, diğeri de yılda o zamanın parasıyla 300 Frank gelir vergisi olan "seçmenlik eşiğini" yılda 200 Frank'a indirmek olmuştur. Böylelikle, daha önce oy kullanamayan birçok küçük burjuva da seçmen olabilmiştir. Bu amaçla Paris sokaklarında kan dökülmüştür.
Ayrıcalıklar için değil, eşitliğin genişletilmesi için ölmüş ve öldürmüşlerdir Fransız devrimcileri!
Sonra da kısıtlamalar bütünüyle ortadan kalktı. Bunun için Fransa'da iki devrim, bir darbe, bir de iç savaş daha gerekti.
Bizim "eşek ilericiler" de tam tersine ayrıcalık istiyorlar!
"Sandıktan benim istemediğim partiler çıkıyor, cahil halk kime oy vereceğini bilemiyor, çobanın oyu bir oy sayılacaksa benimki iki sayılsın, ya da en iyisi okul bitirmeyen oy veremesin" diyenler ülkeyi demokrasi mücadelesinin en başlarına geri döndürmeyi önerdiklerinin farkındalar mı?
Demek ki asıl gerici onlardır!
Ne demişti Abraham Lincoln, demokrasi için?
"Halkın, halk için, halk tarafından yönetimi"...
Halk şu anda Çankaya köşkünde, başbakanlık konutunda, bakanlıklarda... Tornacının oğlu cumhurbaşkanı... Peki bu formülde otuzlu yılların iri kalçalı öğretmen hanımı nerede, kara kolluklu memur beyi nerede, sıfırcı profesörü nerede?
Yoklar. Dalkavukları da bu nedenle çatır çatır çatlıyorlar.