Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Kaldırım mühendisi

Haber doğruysa vahim... Ama Türkiye için şaşılacak bir durum değil. Olayı hatırlarsınız: 2011 Dünya Üniversiteler Kış Oyunları için Erzurum Palandöken'de yapılan iniş rampası temmuz ayı içinde çökmüştü.
İnşaat Mühendisleri Odası çöken rampada inceleme yaptı. Hazırlanan ön rapora göre parçalanan betonun içinde demir bulunamamış.
Hepimiz bilmiyoruz: Betonun ağırlığa, sarsıntıya, kaymaya dayanması için, içene demirden (veya çelikten) bir sistem, bir kafes yerleştirilmesi gerekiyor. Aksi halde en küçük bir harekette beton dağıtıp gidiyor.
Bu olay taa ilkokulda duyduğum bir fıkrayı getirdi aklıma. Eskiden süt, sokak sokak gezen sütçülerden alınırdı. Bunlar süte fazladan su katmadan satmazlardı.
Kadıncağız süt alırken bakmış, sütçü uzattığı kaba su koyuyor. "Evladım bu ne" diye sorunca, pişkin sütçü, "Aa, kusura bakma anne, suya süt katmayı unutmuşum" demiş.
Yani iş artık o dereceye varmış, süte su katmak ne kelime, suya süt katar olmuşlardı.
Bazı müteahhitler de işte aynı ekolden: Artık betona demir koymaz hale geldiler.
Cerrahpaşa Hastanesi'ndeki bir olayı anlatmıştı doktor arkadaşlar. 1999 depreminden sonra binaların elden geçirilmesi gerekmiş. İhaleyi kazanan müteahhit işi yapmış, onayı alıp gazlamış.
Öğrenciler tuvalete girmişler. Ama sular akmıyor. Niye ki? Biraz kurcalayınca musluklar ellerinde kalmış.
Manzara şöyle: Su borusu filan yok. Müteahhit muslukları duvara gömüp gitmiş. Yani musluklar birer dekor...

Göl olmayacak yolu kim yapar?

Bütün suçu müteahhitlere yıktığımı düşünmenizi istemem. Onlar kadar mühendisler ve yapılan işe onay verenler de suçlu.
Bence Türkiye'de ciddi bir "mimar-mühendis sıkıntısı" var. Şu yağmurların sonucunu görüyorsunuz: Anında bir yerleri sular basıyor, göller oluşuyor.
Yahu düz yolda su birikintisi olur mu? Bizde oluyor. Bunun suçlusu müteahhit değil. Yani malzemeden çalma durumu yok. Kabahat o yolu öyle yapan mühendis ile onay vericide.
Eskiden "kaldırım mühendisi" diye bir laf vardı. Üniversiteye girememiş birisi için, "Nerede okuyor" diye sorulduğunda, "Kaldırım mühendisi olacak abisi" derlerdi.
Bugün artık ortaya çıktı ki bizim gerçekten nitelikli kaldırım mühendislerine ihtiyacımız var. Aksi halde yollar göle dönüşmeye devam edecek. "Kaldırım mühendisliği" tabiri işin esprisi elbette... Ama temel gerçek şu: Türkiye her alanda kaliteli mühendisler yetiştirmek zorunda.
Mesela birisi çıkıyor, ailelere çağrıda bulunuyor: "En yetenekli çocuklarınızı imam hatiplere gönderin." Bense yıllardır bekliyorum: Birisi de çıksın, "en yetenekli çocuklarınızı fen liselerine gönderin" desin.
Bizim elbette her tür elemana ihtiyacımız var. Mesela ben üniversitede bile -isteye sosyoloji okudum ama asla "en yetenekli çocuklarınızı sosyal bilimler fakültelerine gönderin" demem.
Eğer bir kaynak dağıtım hiyerarşisi olacaksa... O zaman önceliğimiz fende, matematikte, doğa bilimlerinde, mühendislikte, tıpta olmalı.
Söyleyin bakalım: Üçgenin iç açılarının toplamı kaç derecedir? a) 90 b) 180 c) Üçgenine göre değişir d) Ben bilmem, şefim bilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA