Ben 'İslamofobi' kavramının artık yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü 'fobi'; mantıklı olmayan, dayanaksız, neden-sonuç ilişkilerine aykırı korkuya deniyor.
Yani 'İslamofobi' tabirini kullananlar diyor ki: "Müslümanlardan korkmak fobidir. Mantıksız bir korkudur." Ben de bir süre bu kavramı, tam da bu anlamda kullandım.
Ancak bir süredir İslamofobi denilen korkunun, hiç de dayanaksız olmadığını görüyorum. Avrupa ve ABD'deki 'sıradan' insanların önünde o kadar çok örnek birikti ki artık Müslümanlardan korkmaları mantıklı hale geldi.
Yukarıda 'sıradan' insanlardan özellikle bahsettim. Batı ülkelerinde neyin ne olduğunun gayet iyi farkında olan bir kesim var elbette.
Ancak olaylara 'sıradan' insanların, kendi halindeki 'düz' Batılıların, başka bir deyişle 'sokaktaki' vatandaşların açısından bakmaya başladığınızda, hiç de hoş olmayan bir manzara ile karşılaşıyorsunuz.
Geçen gün Batı ülkelerinde yaşarken, işi gücü bırakıp Suriye'ye savaşmaya giden Müslümanlar hakkında bir makale okuyordum.
Buna göre 700 kadar Fransa vatandaşı Müslüman, Suriye'ye gitmiş. Orada kısa adı IŞİD olan, El Kaide bağlantılı 'Irak-Şam İslam Devleti' örgütüne katılmış. Esad'ın ordusuna karşı savaşmış.
Devamı var... Britanya vatandaşı olan 400 Müslüman da aynı yolu takip etmiş. Suriye'de "cihatçı" (jihadist) gruplara katılmış.
Makaleye göre Hollanda, Danimarka, Almanya ve Belçika'da da aynı rotayı kullananlar olmuş. "Şimdiki tedirginlik" diyor makalenin yazarı, "bu kişilerin savaşı, Avrupa'ya getirmesi."
Biz çeşitli verilere, istatistiklere bakarak, durumu "dayanaksız korku" olarak açıklıyoruz.
Halbuki, kendinizi sıradan bir Avrupalının yerine koyun:
"Bu nasıl komşu?"
Diyelim ki Ahmet isimli Müslüman bir komşunuz var. İlişkileriniz de gayet iyi. Derken komşunuzun Suriye'ye gittiğini ve "cihatçı" bildiğiniz gruplara katıldığını öğrendiğiniz. O andan itibaren Ahmet'in dönmesini ve tekrar komşunuz olmasını ister misiniz?
Bu soruya, "Ne var bunda" diye cevap vermeye kalkışan okurları dürüst olmaya davet ediyorum.
Türkiye'de nüfusun büyük çoğunluğu şu kategoride gördüğü insanları komşu olarak dahi istemiyor: "Yahudi, Hıristiyan, eşcinsel, ateist, Roman..."
Hatta bir sürü insan "engelli" komşu dahi istemiyor. Nerede kaldı komşunun bir de savaşa gitmiş olanı...
Türklerin bu tip komşuları tercih etmemesinde, nasıl bir "algı mekanizması" çalışıyorsa... Aynısı Avrupa ve ABD halklarında da çalışıyor.
Mesela ben Türkiye'de, "Yahudi-fobisi" kavramının kullanıldığını hiç duymadım. Ancak medyayı takip edenler, paranoyaya dönüşmüş bir korku olduğunu görecektir:
"Müslümanların başına gelen bütün kötülüklerin arkasında dünyayı ahtapot gibi sarmış olan Yahudi baronların parmağı var..."
Bu tipte bir korkuyu, endişeyi ve hatta nefret duygusunu kendimize uygun görüyoruz da... Niye başkaları için görmüyoruz? İnsan her yerde insan...