Dönemin Başbakanı Tansu Çiller basın toplantısında, "Çok önemli bir dönemeçten geçiyoruz" demek isterken... "Çok ölümlü bir dönemeçten geçiyoruz" demişti.
Hah, demiştim kendi kendime, herhalde Güneydoğu'da yeni operasyonlar olacak. Tansu Hanım her zamankinden fazla şehit verilmesinden korkuyor olabilir.
Acaba Başbakan Çiller'in dilinin sürçmesinin nedeni tam olarak neydi? Aslında kapsamlı bir psikolojik analiz yapılmadan tam olarak anlaşılamaz.
Ancak şunu kesinlikle söyleyebiliriz: Belli ki bir başka "gerçeklik", bir başka "düşünce", Çiller'in "bilincine" müdahale etmişti o anda...
Bu "başka" gerçekliğin ne olduğunu bize Sigmund Freud öğretmişti. Freud, zihnimizde karanlık bir alanın varlığını göstermişti: Bilinçdışı...
Bilinçdışının kendine has, öngörülmesi imkansız bir çalışma şekli vardı. Durup dururken, beklenmedik bir anda, kim bilir neden; bilincimize, mantığımıza, hareketlerimize müdahale ediyordu.
Edince ne oluyor? Konuşuyorsak dilimiz, yazıyorsak kalemimiz-klavyemiz sürçüyor, yürüyorsak ayağımız takılıyor, elimiz irademize aykırı bir hareket yapıyor.
Rüyalarda ve esprilerde de kendini belli ediyor bilinçdışı. (Türkiye'de de olduğu gibi, bazı kültürlerde istiareye yatılması boşuna değil. İnsanlar "en hakiki arzularını", rüya yoluyla anlamaya çalışıyorlar.)
Herkese oluyor
Bilinçdışının kah bozguncu, kah ifşa edici etkilerine maruz kalan tek siyasetçi Çiller değil elbette. Bilinçli insanın olduğu her yerde, bilinçdışı da var.
Mesela CHP Başkanı Kılıçdaroğlu, 2010'daki bir konuşmasında, "Biz öyle Sayın Başbakan gibi söz verip de, sözümüzün arkasında duran bir insan değiliz" demişti.
Hitabetiyle ünlü Başbakan Erdoğan, Soma'daki felaketle ilgili, "371 kardeşimizin ailesini mağdur etmeyeceğiz" deyivermişti. Gerçek sayıyı (301) bilmediğinden değil elbette, bir başka düşüncenin diline yansımasından...
Sıradan insanların sürçmeleri unutulup gidiyor.
Ama ünlü kişilerinki arşive giriyor. Mesela:
Çok iyi bir hatip olan Başkan Obama, "Polonya'daki Ölüm Kampları" yerine, "Polonyalı Ölüm Kampları" diyerek, kampları Naziler değil de, sanki Polonyalılar kurmuş gibi konuşmuştu.
Daha sonra Polonya'ya bir özür mektubu gönderdi Obama...
Şarkıcı Britney Spears'in başı ise kent isimleriyle dertte. Manchester'a "Londra", San Jose'ye "Sacramento" diyerek konsere gelen hayranlarını şaşırtmış ve güldürmüştü. Herhalde bozulan da olmuştur.
Bunları anlatmamın nedeni, benzerinin başıma gelmesi... Biliyorsunuz: İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın düzenlediği Tiyatro Festivali'nin ana sponsorluğunu 10 yıldır Koç Holding'in enerji grubu şirketleri yapıyor...
Geçenlerde bu şirketlerin kurumsal iletişim müdürleriyle bir araya geldik: Devrim Çubukçu (Aygaz), Ayşenur Aydın (Opet)... Yanımda oturan Seval Kızılcan (Tüpraş) ile sohbet ettik uzun süre. Gerçekten hoş bir akşamdı.
Ama klavyenin başına geçtiğinde, "Tüpraş" yerine "Petkim" yazdı bendeniz! Niye? Bilmem. Dedim ya, 'bilinçli ben'den habersiz oluveriyor bu tip yanlışlar.
Arkadaşlar da Shakespeare'in oyununa atıfla, Yanlışlıklar Komedyası diye maytap geçtiler haliyle. Ne yapalım, başa gelen çekilir.