Geçenlerde National Geographic kanalında çok ilginç bir inşaat programı izledim. Bir şirket, ABD'nin kumarhaneler kenti Las Vegas'ta... "CityCenter" (KentMerkezi) adıyla devasa bir kompleks inşa ediyordu.
Kompleks, birbiriyle bağlantılı dört büyük binadan oluşuyordu. Otel, rezidans, kumarhane, AVM vs...
Binaların projeleri dünyanın önde gelen ödüllü mimarlık büroları arasında paylaşılmıştı... Her binada yeni inşaat teknikleri kullanılıyordu.
Ayrıca betonlar dökülüp, camlar takıldıktan sonra, iç döşemenin yapılması bile (banyo, mutfak, vs) başlı başına bir işti.
Programı izlerken zaten bildiğim bir şeyi bir kez daha apaçık gördüm: CityCenter'ı kuran MGM Resorts International ve Dubai World adlı şirketler esas olarak birer koordinatördü.
Yani bu şirketlerin komplekse katkıları, finans ve organizasyon alanındaydı. "Somut inşaata" yani betona, cama, yalıtıma veya eşyalara yaptıkları katkı pek azdı.
Ana şirket... Mimarlık bürolarıyla, beton dökücü şirketlerle, cam takıcı firmalarla, mobilya markalarıyla anlaşmıştı.
Zaten aksi de mümkün değildi. Çünkü iş bölümü yapılmasaydı... Yani bütün işler, ana şirketin üstünde olsaydı... Mesela beton dökülürken; cam işçileri ve izolasyon işçileri boşta bekleyecekti... Bu da maliyeti katlayacaktı.
Öte yandan işçiler... Zamanı geldiğinde işe alınırlarsa... Bu kez de uzmanlaşma mümkün olmayacaktı.
Halbuki şimdiki uygulamada, ana şirket, alanında uzmanlaşmış diğer inşaat şirketleriyle çalışıyordu. Kimi beton döküyordu, kimi cam takıyordu.
Ekranda izlediğim program, aynı zamanda görkemli bir "sub-contractors" sistemini anlatıyordu: Türkçesiyle "taşeron sistemi".
Vurmadan önce dinle!
Bugün artık nasıl banka kredisi almadan büyük bir bina yapılamıyorsa... Taşeron sistemine başvurmadan da o bina inşa edilemiyor.
Örneğin büyük bir şirketin...
Dikeceği gökdelenin bütün kısımlarını üstlenmesi mümkün değil. İşi parçalara ayırması ve bu parçaları uzmanlaşmış şirketlere (taşeronlara) vermesi zorunlu. Aksi halde bina hem pahalıya gelir, hem de kalitesiz olur.
Bunları niye mi anlattım?
Çünkü Soma faciası nedeniyle, "taşeronluk sistemi" yerden yere vuruldu. Bugün medya, sadece kömür madenlerinde değil, diğer sektörlerde de taşeronluğu öcü olarak gösteren yazılarla dolu.
Halbuki esas mesele, iş bölümünün başka bir şekli olan, taşeron sisteminde değil. Günümüzde taşeronluk zorunlu... Aksi halde, her işi kendi yapan devlet işletmelerinde olduğu gibi, maliyetler fevkalade artar.
Sorun şurada: Birçok özel girişimde... Taşeron sistemi, akılcı iş bölümünün gereği olarak değil... İşçiyi limon gibi sıkmak, sendikayı işlevsizleştirmek ve iş kanunlarını baypas etmek için kullanılıyor.
O halde yapılması gereken: Taşeron sistemine, 'istemezük' zihniyetiyle toptan karşı çıkmak değil... Taşeronluğun zorunlu olduğunu kabul ettikten sonra... İşyerlerinde insanca bir çalışma ortamının kurulması için mücadele etmektir.
Özetle: Meclis'in iş kanunlarını, sendikaların örgütlenme biçimlerini, medyanın da bakış açısını değiştirmesi gerekiyor.