Thomas Friedman'ı bilirsiniz. Hani küreselleşmenin etkilerini şaşırtıcı örneklerle anlatmasıyla ünlü New York Times yazarı... "Dünya Düzdür", "Küreselleşmenin Geleceği", "Sıcak, Düz ve Kalabalık" başlıklı kitapları Türkçeye de çevrilmişti.
Geçen günkü yazısında, hayatımızdan çıkmakta olan dört kelimeyi ele almıştı Friedman... Biz onları kullanmaya devam etsek dahi, artık bu kavramların dünyada bir karşılığı kalmıyordu. Neydi bunlar?
1) ÖZEL (hayat): Haberi duymuşsunuzdur... Basket takımı Los Angeles Clippers'ın sahibi Donald Sterling'in kız arkadaşıyla yaptığı ırkçı konuşmanın kamuoyuna yansıdı. Sterling ceza aldı.
Bu örnekten hareketle, "Daha önce, 'ya devleti yönetenlerin konuşmaları yayınlanırsa' diye kaygılanırdık" diyor Friedman: "Ama artık herkesin, basit insanların dahi kirli çamaşırı ortalıkta... Üstelik asıl tehlike kaynağı casuslar değil; kız veya erkek arkadaşlar."
2) YEREL: Eskiden dünyayı yerel ve küresel diye ikiye ayırırdık. Özel hayatla birlikte yerel de yok oluyor. Artık her şey küresel, çünkü her şey birbirine bağlı...
Maden faciasını düşünün. Soma'da olanlar gayet ayrıntılı biçimde, fotoğrafları ve videoları dahil, dünya medyasında yer almadı mı?
3) SIRADAN (vasat): Artık her alanda uzmanlara gerek duyuluyor. Standart işler dijital hale getiriliyor. Sonuç: "Ne iş olsa yaparım abi" diyen düz çalışanlar sistem dışına atılıyor. Kendinize makineler veya bilgisayarlar tarafından yapılamayan bir iş bulmanız gerekiyor.
Friedman'ın verdiği örnek çarpıcı: "Süt sağan tarım işçisi kuşağı bitiyor. ABD'de artık inekleri robotlar sağıyor. Tarım işçisi ya o makineyi kullanmayı öğrenecek ya da işsiz kalacak."
4) SONRA: Acı gerçek şu ki doğayla ilgili birçok meselede dönüşü olmayan noktayı geçtik. Dünyanın klima sistemini oluşturan buzullar eriyor. Denizler yükselecek. Bazı ada ülkeleri haritadan silinecek. Birçok ülkenin kıyı şeridi biçim değiştirecek. Bunlara Türkiye de dahil.
Çevrenin "sonrası" kalmadı: "Sonra bakarız", "Sonra hallederiz", "Sonra ilgileniriz" demek imkânsızlaştı.
Denizlerin yükselmesi ve iklim değişikliğiyle birlikte, milyonlar göç edecek. Sonuç: İster istemez savaş!
Milliyetçi küreselleşme?
Bu dört kavramın yok oluşu etkisini çok ilginç alanlarda gösteriyor. Mesela milliyetçilik... Milliyetçi ideoloji yabancı işçiye karşıdır. Küreselleşmeden ve çok kültürlülükten hoşlanmaz.
Ama Büyük Birlik Partisi Başkanı Mustafa Destici dün şöyle bir demeç verdi:
"Maden ocaklarında Türk işçisi çalıştırmamalıyız. Bizim vatandaşımız maden ocağında çalışmayı hak etmiyor. Bu kadar ağır işçilikte 50 bin kişiden bahsediyoruz. Biz 50 bin kişiyi besleyemiyor muyuz? Batı kendi adamını çalıştırmıyor, dışarıdan getiriyor. Kota koymalıyız. Demeliyiz ki 'en fazla yüzde 20'si Türk olacak, yüzde 80'i başka ülkelerden'..."
Destici bunları elbette başka bir bağlamda söylüyor ama farkında olmadan dediği, "Emek piyasasında yerelin sona ermesi..." değildir de nedir?