Başbakan Erdoğan'ın, Fethullah Gülen hakkında söylediklerini biliyorsunuz: "Stratejik ortağımız ABD bunları sınır dışı etmeli ya da bize teslim etmeli ki gereğini yapalım."
Herhalde bu konuda epey çaba gösterilecektir. Çaba derken elbette hukuki süreci kastediyorum. Şu anda görünen o ki Gülen, Hükümete karşı darbe yapmaya kalkışmakla suçlanacak.
Ancak adım gibi eminim: ABD, bu sürecin sonunda... Ne Gülen'i Türkiye'ye verecek, ne de sınır dışı edecek.
Bunu hukuksal açıdan söylemiyorum. Ankara hangi hukuki belgeyi hazırlarsa hazırlasın fark etmez.
Size iki örnek vereyim: Kasım 1996'daki Özdemir Sabancı cinayeti nedeniyle aranan Fehriye Erdal hakkında gayet ciddi kanıtlar vardı.
Peki, vardı da ne oldu? Hiç! Türkiye, Fehriye Erdal'ı Belçika'nın "elinden" alamadı.
Abdullah Öcalan için de aynı şey geçerliydi. Rusya'dan alınabildi mi? Hayır. Yunanistan'dan alınabildi mi? Hayır.
Bu örnekler... İşin içine çıkar girdiğinde, devletlerin, hukuku önemsemeyip siyasi kaygılarla hareket ettiğini gösteriyor.
Düşünün ki Gülen'inki ile Erdal ve Öcalan'ın durumları arasında derin farklar var. Yani siyasi koruma açısından Gülen çok daha elverişli durumda. Amerikalılar, "Şiddete başvurduğuna dair bizim elimizde hiçbir delil yok" diyerek işin içinden çıkacaklardır.
Soracaksınız: "Peki ya ABD, yine de Gülen'i, Ankara'ya teslim ederse?" Türkiye muazzam bir taviz vermeden böyle bir şey mümkün olamaz.