Geçen hafta, Prof. Hüsamettin Koçan'ın ve dostlarının, Avrupa Müze Ödülü'nü almak üzere Strasbourg'a gidişlerini anlatmıştım.
Avrupa Konseyi'ne ev sahipliği yapan kentteki Türkiye Daimi Temsilciliği'ni ziyaret etmemiz ise benim açımdan ayrıca çok hoş bir sürpriz oldu. Çünkü Büyükelçi Rauf Engin Soysal, 35 yıllık arkadaşımdı.
1970'lerin sonunda Paris'teki Kültür Ataşemiz Muzaffer Soysal (Mümtaz Sosyal'ın kardeşi) çocuklarıyla birlikte Türkiye'ye dönmüştü.
Artık aramızdan ayrılmış olan Muzaffer Beyin iki oğlu (Ahmet ve Engin), bir de kızı (Esin) vardı. Üç gencin de Fransız kültürü gayet sağlamdı: Felsefe, edebiyat, müzik...
Biz daha çok felsefe meraklısı Ahmet Soysal ile görüşürdük. Edebiyatsever Engin Soysal ile ilişkimiz seyrekti. O daha çok kız arkadaşı Tülay ile vakit geçirirdi.
Günün birinde Engin'i görmez olduk. Neredeydi? Meğer Dışişleri Bakanlığı'na girmişti. Şaşırmıştık. Akademisyen olmak istemek tamam da, diplomatlık da nereden çıkmıştı?
Aradan yıllar geçti. Gazetenin yöneticileri 2002'nin Ağustos ayında bu köşeyi bana teslim ederken, "Siyasi konulara pek girme; çünkü sıkıcı... Gündelik hayatı yaz; sinemadan, edebiyattan, müzikten söz et" demişlerdi.
Ben de yazılara başladığımda ne yapmıştım biliyor musunuz? Engin Soysal'ın çevirdiği, ünlü ama bir o kadar da muğlak Henri Michaux şiiri 'Size uzak bir ülkeden yazıyorum'u parça parça yayınlamıştım.
Strasbourg'da öğrendim ki Dışişleri'ndeki arkadaşları o yayın üzerine Engin'e epey takılmışlar. Herhalde bir popüler gazete yazarının böyle bir tercihte bulunmasıydı onları şaşırtan. Yoksa edebiyata ciddi emek veren diplomatların varlığına, Dışişleri teşkilatı yabancı değildir.
Birkaçını hatırlayalım: Yahya Kemal, Yakup Kadri, (ilk kadın diplomatımız) Adile Ayda, Memduh Şevket Esendal, Oğuz Demiralp ve niceleri... 1903'te inşa edilmiş olan Büyükelçilik binasında hep birlikte sohbet ederken, Engin Soysal'ın edebiyattan, tarihten ve eski kitaplardan hiç kopmamış olduğunu gördük.
Kütüphanesinden getirip bizlere gösterdiği ilginç eserler arasında, Kırım Savaşı'nı anlatan 1858 basımı Fransızca bir dergigazete vardı mesela. (Rus Büyükelçisi gördüğünde biraz bozum olmuş.)
Bir başka kitap ise İngilizceydi: Tarihçi ve müzisyen, Orta Asya uzmanı Frederick Starr'ın... 9'uncu yüzyıldan, 13'üncü yüzyıla kadar süren... Ama kalıcı olamayan ve derin izler bırakmadan sönüp giden Müslüman aydınlanmasını anlattığı 'Lost Enlightenment' adlı fevkalade önemli çalışması...
Büyükelçi Engin Soysal'ın boş vakitlerini entelektüel konulara ayırabilmesinde, piyanist eşi Sefire Tülay Soysal'ın gösterdiği ilgi ve desteğin çok önemli olduğunu sanıyorum.
Devlet kurumlarında böyle yüksek nitelikli insanların olması ne kadar iyi değil mi?