Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Yine kritik bir Nevruz

Hatırlar mısınız: Bir ara PKK, "Kiminle savaşırsan, onunla barışırsın" diyordu. Burada kastedilen Silahlı Kuvvetler idi: "Mademki orduyla vuruşuyoruz, o halde barış anlaşmasını da orduyla yaparız" demek istiyorlardı.
Aslında bu fiyakalı söz, çağdaş gerçeği ifade etmiyor. Çünkü barışı, bizatihi savaşanların yapması, ortaçağda kalmış bir uygulama.
Durum çoktan değişti: Savaşı ordular yapıyor ama barış anlaşmasını siyasetçiler imzalıyor artık.
PKK'nın o tarzda konuşması, belli bir Türkiye analizine dayanıyordu: Ülkede 1920'lerden beri Vesayet Rejimi olduğunu... Seçimler yapılıp hükümetler kurulsa da, son sözü askerin söylediğini biliyorlardı.
Yani "kiminle savaşıyorsak, onunla barışırız" sözü esasında, "Sivil politikacıları takmayız, askeri önemseriz" anlamına da geliyordu.

Analizi değiştirdi

AK Parti'nin seçim zaferleriyle askeri siyasetten uzaklaştırmasıyla birlikte Abdullah Öcalan da Türkiye analizini değiştirdi.
Gerek Oslo Görüşmeleri... Gerek İmralı Tutanakları bu değişimi apaçık gösterdi: Apo, arada sırada iktidar partisine laf çaksa da, Başbakan Erdoğan'a toz kondurmuyordu. Çünkü Kürt siyasetinin muhatabı artık ordu değil, sivil siyasetti...
Geçen yılki 21 Mart Nevruz kutlamaları işte bu taze ortamda yapıldı. Apo'un İmralı'dan gönderdiği mektupta iki temel çağrı vardı: 1) "Silahı bırakalım siyaset yapalım." 2) "Ortadoğu'ya yönelik bir Türk-Kürt koalisyonu kuralım."
Kürt siyasetinin Türk siyasetiyle yaptığı işbirliği bugünlere kadar bozulmadan geldi. İki taraf da bağrına taş basmayı bildi...
Mesela Fransa'da üç PKK'lı kadının öldürülmesi olayının arkasında MİT'in olduğu iddiası arayı bozmadı. Şartlar başka olsa, PKK ortalığı ayağa kaldırırdı. Ama barış süreci aksamasın diye susmayı tercih ettiler.
Siyasi açıdan kullanılmaya çok elverişli olan ses kayıtlarını da duymazdan geldiler.

Sıkıştırma çabası

Geçenlerde yayınlanan KCK bildirisi ise yukarıda özetlemeye çalıştığım ortama pek uygun değildi. Örneğin bildiriye başlık olarak seçilen, "Hükümet muhatap olmaktan çıktı" ibaresinin üzerinde durulması gerekiyordu: Madem muhatabınız Hükümet değil; o halde kim?
Öyle ya... Siyasetten elini çekmiş gözüken orduda bir kıpırdanma olsa... Mesela vesayet günlerine dönüşü amaçlayan çıkışlar yapılsa. O zaman bu sözü farklı okumak mümkün olabilir.
Ordu değil. Peki, kim? Kürtlerin çoğunluğu oluşturduğu bölgelerde kayda değer bir varlık gösteremeyen CHP mi? Siyasi icraat yapma imkânı olmayan Cemaat mi? Kim?
Bu açıklamanın, bütün enerjisini Cemaat ile mücadeleye ve 30 Mart yerel seçimlerine vermiş olan Hükümet'i "sıkıştırma" amaçlı olduğu gözüküyor.
Kabaca söylersek: PKK, Hükümet'i, "Barış sürecini bitiririm ha!" diye tehdit ediyor. (Bence, Apo'ya da, "Paçayı kurtaracağım diye pasif durma" mesajı verilmekte satır arasında.)
Bilhassa Diyarbakır'da yapılacak olan Nevruz kutlamalarını iyi izlemek gerek: Çünkü 30 Mart sonrası hakkında fikir verecek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA