Halkın seçim tercihleriyle ilgili çeşitli sözler vardır. Bunlardan biri de şu: "Halk sağduyuludur; oyunu ona göre kullanır..." Önce sağduyunun tanımına bakalım: "Akla uygun yargılar verme yeteneği..." Peki, halk böyle mi yapıyor? Bakalım: Partilere körkütük bağlı seçmenler vardır: "Biz dededen beri sadece CHP'ye oy veririz" diyenler veya "Menderes, Demirel, Özal" çizgisinden asla sapmayanlar.
"Halkın sağduyusu" dendiğinde herhalde bu tür kemikleşmiş seçmen kastedilmiyor. "Nuh deyip, peygamber demeyen..." bir tavrı, "sağduyulu" diye nitelemek mümkün mü?
Bir de şartlara göre karar veren seçmen var. Bu oylar, ekonomi iyiyse iktidar partisini destekliyor. Değilse, ekonomiyi düzeltecek partiyi aramaya başlıyor. İşte bu faydacı yaklaşıma, "sağduyu" sıfatı uygun düşüyor. Sadece biz değil, demokratik seçimlerin olduğu bütün ülkeler böyle.
Başkan Bill Clinton'ın seçim danışmanı James Carville, kampanyada çalışanları, "The economics, stupid" diye uyarmıştı: "Aptalca laflar etmeyin, en önemli faktör olan ekonomiye odaklanın" diyordu.
Bu sözü Türkiye'ye uyarlarsak: Süpermarketler karşısında sıkıntı çeken mahalle bakkalına, bisiklet yolundan söz etmenin anlamı var mı?
İnsanoğlunun bildik huyu: Başarı kendisine aittir. Başarısızlık durumunda ise başkasını suçlar. Seçmen de aynen böyle: İkinci evi satın aldıysa, otomobilini değiştirdiyse, oğluna görkemli bir düğün yaptıysa... Başarısıyla gurur duyar.
Eli sıkıştığı için yazlığı yok pahasına satmak zorunda kaldıysa, eprimeye başlayan mobilyalar yüzünden karısı dırdır ediyorsa... Kabahat ekonomiyi iyi yönetemeyen Hükümetindir!
Çalışan kesim içinse en önemli olay iş... İşsiz kaldı mı, adamcağızın hayatı kayar. Yaşadığı gerilim, kısa sürede Hükümete diş bilemeye dönüşür.
Dün işsizlik verileri açıklandı: Yüzde 10... Aylar sonra çift haneye çıkmış ama bir önceki döneme göre binde bir artmış. Yani şimdilik büyük bir değişim gözlenmiyor.
Bu da oy oranlarında şaşırtıcı bir değişikliğin olmayacağının göstergesi. AK Parti toplamda bir miktar oy kaybedecek; o kadar.