Türkiye Cumhuriyeti 1923'te kuruldu.
Yirmi üç yıl boyunca tek partili rejim hüküm sürdü.
Sandık kuruluyor, seçimler yapılıyordu ama demokrasi yoktu.
Demokrasiye ilk adım 1946'da atıldı. İlk kez genel seçimlere birden fazla parti girdi o yıl. Çok partiye geçişin kararını Cumhurbaşkanı İnönü vermesine rağmen, tek parti rejiminin taraftarları siyasetteki serbest rekabeti kolayca kabullenmedi.
Envaiçeşit hile yaptılar: Hem seçim çalışmaları esnasında, hem de sandıkta...
Yaptıkları iki açıdan büyük hataydı:
1) Haksızlığa uğrayan taraf olan Menderesçiler gerildi, kinlendi, öç almak istedi... Nitekim dört yıl sonra seçimi kazandıklarında, İnönücülere dünyayı dar ettiler.
2) Demokrasi en az iki siyasi partinin, serbestçe propaganda yaptıktan sonra, hilesiz bir sandıkta yarışmasıyla başlar.
Eğer bazı partiler serbestçe propaganda yapamıyorsa, o seçime demokratik denemez. Sandıkta hile varsa da denemez.
Dikkatinizi çekerim:
Demokrasinin abc'sinden söz ediyorum... Daha bunun hukuk boyutu var, insan hakları boyutu var...
Onlara gelmedik bile.
Bunları niye mi hatırlatıyorum?
Çünkü 30 Mart günü sandık başına giderek, yerel yöneticileri seçeceğiz.
Ancak her gün seçime katılacak partilerin, propaganda çalışmalarının engellendiğine ilişkin haberler geliyor.
Yapan veya yapılan parti fark etmez. Çok büyük yanlıştır. Yukarıda anlattım: Hem düşman yaratır, hem de demokrasiyi yaralar. 2014 yılındayız...
1946'dan bu yana 68 yıl geçti... Onca zaman sonra böyle bir yazıyı yazmak zorunda kalmak ne acı!