İnsanda iyilik de vardır, kötülük de... Şartlara göre, kötülük bastırılır ya da ortaya çıkar... Türkiye tarihi kötülüğün devlet tarafından serbest bırakıldığı örneklerle doludur...
Mesela 1934 Trakya Olayları... Devlet, o yörede yaşayan Yahudileri, İstanbul'da toplama amacıyla üzerindeki korumayı bir miktar kaldırdığında... Daha düne kadar komşularıyla gül gibi geçinenlerin çoğu, anında birer ahlaksız fırsatçıya dönüşmüştü.
Yahudilerin mallarını ya yok pahasına aldılar ya da döndüklerinde iade etme sözüyle üzerine yattılar.
Bu ve benzeri olaylar bize devlet gücünü arkasına alanların neler yapabileceğini gösteriyor. Sıradan vatandaş bile canavar kesilebiliyor.
Sadece Türkiye'de değil, diğer ülkelerin geçmişlerinde de böyle olaylar olduğu için... Batı demokrasileri kısaca "denge ve denetleme" denilen sistemler geliştirdiler.
Batı'da hiçbir kurumun sorgulanamaz bir yetkisi yoktur. "Hukuk devleti" ilkesi gereği istisnasız herkes hesap verir.
Bunları niye mi anlatıyorum?
Şu anda tartışılan Milli İstihbarat Teşkilatı Yasa Tasarısı'nın iki önemli noktayı göz ardı ettiğini düşünüyorum. İnşallah son hali böyle çıkmaz.
1) Yasa 2014'ün ihtiyaçlarına göre hazırlanıyor. Yani paralel yapı denilen Cemaat örgütlenmesini bertaraf etmek amacıyla... Buradaki mahzuru daha önce de belirtmiştim. İktidar değiştiğinde, Hakan Fidan gidip de yerine Fakan Hidan geldiğinde ne olacak?
2) Yukarıda örneğini verdiğim Trakya Olayları, insanların çiğ süt emdiğine işaret ediyor. Kurum üzerindeki denge ve denetleme mekanizmaları kaldırıldığında... Yetkiler genişleyip, ceza görme ihtimali azaldığında... Teşkilat çalışanlarının bir kısmı, suç makinesine dönecektir.
O halde sadece masum insanları korumak için değil... Teşkilatın doğru-düzgün çalışması için de yasanın denge ve denetlemeyi gözetir biçimde çıkması gerekiyor.
Üç-beş yıl sonra, "Ben demiştim..." yazısı yazmama lütfen izin vermeyin.