Geçen gün akademik bir çalışma için gazeteye gelen bir gençle sohbet ediyorduk. 23 yaşın heyecanı ve idealistliği içinde "Halk şuursuz" demez mi?
"Bence tam tersi... Halk fazlasıyla şuurlu" dedim. Şaşırdı. Nedenini sordu. "Çünkü öncelikle çıkarını düşünerek oy veriyor" dedim.
Böyle yapmakta haksız da değil. Adam diyelim ki 2 bin lira kazanıyor. 500 lira taksit ödüyor. Kalanıyla da geçiniyor. Şu anda AK Parti hükümeti buharlaşsa, ekonomi nasıl olur? Genç arkadaş kendi ağzıyla söyledi: "Fiyatlar artar... Bu da taksitten kalan paranın daralması demektir."
"Sen halkın gazete ve kitaba fazla rağbet etmemesine takılıp kalma" dedim: "TV izliyorlar ve birbirleriyle konuşuyorlar. Bu sayede hem öğrendiklerini paylaşıyorlar... Hem de meseleleri tartma imkânı buluyorlar."
Sonra da ona Başkanlık Sistemi örneğini verdim. Başbakan Erdoğan, Başkanlığı istiyordu. Ancak o dönemde halktan arzuladığı olumlu tepkiyi alamadı. Bunun üzerine olayı buzdolabına yatırdı.
Bana sorarsanız, Başkanlık Sistemi'ne halk basit bir soruyla yaklaştı: "Bundan ben ne kazanacağım?" Tatminkâr bir cevap alamayınca da tartışmaları seyretmekle yetindi.
Ev geçindirmenin... Çocuk okutmanın... Taksit ödemenin, ailelere getirdiği yükün ve sorumluluğun çoğu genç farkında değil.
Bazı idealist değerlere sarılmak ve "Hükümet istifa etsin" filan diye bağırmak kolaylarına geliyor.