Delikanlılık zamanı. Şimdiki gibi özel radyolar yok. Genellikle yabancı bir kanaldan (istasyon denirdi) rock müzik bulup dinlerdim...
Bir gün evde boyacılar çalışıyor. Ben de salonda müzik dinliyorum. Arada bakkala gidip döndüm. Kapıdan girerken bir gariplik hissettim.
Salondaki radyoda türkü çalıyordu. Acaba kanallar mı karıştı? Çıkmadan önce dinlemekte olduğum kanalı tekrar buldum.
Aradan vakit geçti. Nalbura gitmem gerekti. Evden çıktım. Cebimi yokladım: Cüzdanı unutmuştum. Döndüm. Çıkmamla girmem arasında bir dakika ya var, ya yok... Aaa, o da ne? Radyoda yine türkü çalıyor...
İkinci olayda uyandım: Boyacılar ben çıkar çıkmaz kanal değiştiriyor; kendi sevdikleri müziğe geçiyorlardı.
Rock müziğe hiç tahammülleri olmadığı, bu değiştirme işini ben çıkar çıkmaz yapmalarından belliydi.
Benzeri durum anahtar bırakılan otoparklarda, araç yıkama istasyonlarında, otomobil tamir-bakım servislerinde de oluyor:
Arabayı aldığımda radyosundan bambaşka müzikler yükseliyor. Ancak zamanla işçi sınıfının zevkleri değişti: Epeydir Türkçe pop çoğunlukta, Hande Yener filan da oluyor. Arabesk ise az...
İyi niyet yetmez
Bunları hatırlamama Hayrettin Karaman'ın prensip olarak çoğunluğun tarafını tutan, azınlıktan (gönüllü olarak) sesini kısmasını isteyen yazısı neden oldu.
Çoğunluk-azınlık konusuna dün Alevi sorununu örnek vermiştim. Tabii hoşlanmayanlar, bu meseleyi konuşmak dahi istemeyenler çıktı. Kimi de toptan reddediyor böyle bir sorun olduğunu. O halde işte size müzikten örnek...
Bir çarşı hayal edin: Manav, kasap, peynirci, manifaturacı, zücaciyeci, balıkçı; ne ararsan var...
Üç tane de müzik dükkânı olsun: Biri reklamını yapmak için türkü- arabesk çalıyor... Diğeri Türkçe pop... Üçüncü dükkânda ise rock çalıyor...
Karaman'ın akıl yürütmesine göre esnaf, bir araya gelerek, "Arkadaş bu çarşıda gâvur müziği çalamazsın" deme hakkına sahiptir. Çünkü rock müzik, Karaman'ın tabiriyle "çoğunluğun istemediği, zararlı, çirkin bulduğu" bir müziktir. O halde çarşıdaki çoğunluk, rock müzik dükkânına "mahalle baskısı" uygulayabilir.
"Hayrettin Hoca bunu kastetmemiştir" mi diyorsunuz? Doğrudur. Ama işte o ünlü Alman atasözünde olduğu gibi; cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşelidir.
Mahalle- çarşı ideolojisi
Unutmadan: Çarşı örneğini boşuna vermedim. "Mahalle baskısı" denilen kavramın arkasında, adı üstünde mahalle ve çarşı var.
Karaman'ın kullandığı kavramsal çerçeve, ideolojik açıdan o yapılarla örtüşüyor. Yani Karaman'ın fikirleri, değişen Türkiye'ye değil, o değişimden rahatsızlık duyanlara tekabül ediyor; o kesimin sesi oluyor. Halbuki Türkiye giderek daha fazla, mahalle yerine 50 hatta 100 daireli apartmanlarda yaşıyor ve esnaf tipi ilişkileri ortadan kaldıran AVM'lerden alışveriş ediyor.
Bu dediklerime mim koyun. Tekrar konuşacağız.