Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

O sakil köprüden nasıl kurtuluruz?

Dünkü yazıyı bitirirken, özellikle tarihi yarımadanın bütün siluetini bozan Haliç Metro Köprüsü hakkında neler yapılabileceğini düşündüğümü söylemiştim.
Aklıma iki fikir gelmişti:
1) Eğer mümkünse, köprünün bilhassa minarelerle yarışan metal kısımlarını, mümkün olduğunca görünmez kılacak bir maddeyle kaplamak...
Böyle bir imkân olsa, bütün köprü az-çok görünmez hale gelse ne güzel olur: Metro, Haliç'i aşarken sanki havada gidiyormuş gibi gözükür.
Savaş uçaklarının radara yakalanmasını engelleyen boya olduğunu, hatta bunun Türkiye'de de üretildiğini biliyoruz. Ancak radar görmüyor ama insan gözü uçağı görüyor.
Bir de görünmez boyalar var. Normal ışıkta süt renginde olan bu boyalar, siyah ışık ortamında kırmızı, sarı, yeşil, mavi gözüküyor.
Nesneleri görünmez kılmak için çalışmalar yapılıyor. Mesela Teksas Üniversitesi'nde, bazı küçük nesneler, o da bin bir çaba sonucu ve özel şartlar altında görünmez yapılabiliyor.
Metro köprüsü için ancak arka plandaki hâkim renklere uygun bir boyama yapılarak, küçülme hissi sağlanabilir. Ama o kadar...

Yardıma koş sanat!
2)
Aklıma gelen diğer fikir çağdaş sanatla bağlantılı... Bugün gelişmiş ülkelerin bütün kalburüstü kentlerinde şehir heykelleri, şehir resimleri, şehir ışıkları var.
Şehir ışıkları bizde de uygulanmaya çalışılıyor. Birinci ve İkinci Boğaz köprüleri oyuncu bir biçimde aydınlatılıyor. Ancak bizdeki ışıklandırmada sanatsal bir yan yok. Çoğu zaman zevksiz bir biçimde göz kırpıyorlar. Hatta İkinci Köprü pavyonları çağrıştırıyor.
"Acaba köprülere sanatsal bir yaklaşımda bulunmuşlar mı" diye internete baktım. Evet. Bazı köprüler adeta sanat eserine çevrilmiş.
Biz de aynısını Haliç Metro Köprüsü için yapabiliriz. Hedef o sakil köprüyü, işlevi de olan bir sanat nesnesi haline getirmek olmalı.
Aslında yapılacak iş basit: Yerli ve yabancı uzmanlardan (sanatçı, mimar, şehirci, mühendis, vb.) oluşan uluslararası bir jüri oluşturalım.
Gelsinler, köprüyü, çevresiyle uyumlu bir sanat eserine dönüştürmek üzere yarışsınlar. Ödülü de yüksek tuttuk mu, sürüyle proje akar.
Böylece köprünün bozguncu çirkinliğinden kurtulduğumuz gibi, İstanbul da kendine yakışan çağdaş şehir eseri kazanmış olur.

Utancı reklama çevirmek
Tekrar edeyim:
Köprüyü yıkıp tekrar yapmak akılcı bir çözüm olmadığına göre... Metro Köprüsü'nü tarihi yarımadaya zarardan bizi mühendisler değil ancak sanatçılar kurtarır.
Fikir jimnastiği yaparak, 'Osmanlı motifli bir şal' gibi duran bir konstrüksiyonla örtülebilir demiştim ya dün...
Sanatçı değilim. Benim işim zihinleri kışkırtarak, çözüm için çalışmasını sağlamak. Ama o şal fikrini de yabana atmayın: "Bizi utandıran köprüyü gizlemek için bakın ne yaptık" diye dünyaya pazarlayabiliriz!
Böyle kışkırtıcı bir sloganla pazarlanan bir eser, bütün rehberlerde yer alacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA