Kafası çalışan bir arkadaşıma, okullarda hâlâ kara savaşı fikrinin aşılanmaya çalışıldığını, üstelik bunun Birinci Dünya Savaşı'ndan kalma bir kara savaşı olduğunu söyledim.
"Haklısın" dedi: "Peki bu askerin etki alanı ne kadar biliyor musun? Sıkı dur: Tüfeğinin ucuna taktığı süngüyle birlikte bir buçuk metre! Halbuki tek bir Amerikan askeri, uydu bağlantıları sayesinde kilometrelerce kare alanı kontrol edebiliyor."
Milli Eğitim bakanlarına sorarsanız, "Biz Kurtuluş Savaşı'nın önemini anlatmaya çalışıyoruz" diyeceklerdir.
Yalan söylemiyorlar. Onların amacı Kurtuluş Savaşı'nın değerini gençlere benimsetmek... Ancak başka bir açıdan bakıldığında, bütün yaptıkları gençleri kara savaşına hazırlamaktan ibaret!
Kullandıkları bütün o imgelerle (filmler, resimler, vs) aslında "Süngüyle öldürmeye ve ölmeye hazır olun" demekte.
Geçen gün Haydarpaşa Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi'nin önünden otobüsle geçtim. Bir de baktım duvarda kocaman bir resim... Tam da Kuzey Kore üslubuyla yapılmıştı.
Resimde savaşan, yaralı veya ölü askerler görüyoruz. Biri ay-yıldızlı bayrağı taşıyor... Bir başkası ucuna süngü takılmış bir tüfek tutmakta...
Benim asıl ilgimi çeken ise başında beyaz bir sargı olan asker oldu. Birinci Dünya Savaşı'ndan kullanılan cinsten saplı el bombası atmaktaydı.
Resmini görünce arkadaşıma gırgır bir mesaj gönderdim: "El bombası da attığına göre Türk askerinin etki alanı, bir buçuk değil, 15 metre olsa gerek..."
Ha bir buçuk metre, ha on beş metre... Başkaları birim olarak kilometreyi kullanırken, biz hâlâ metreden söz ediyoruz.
Genç subaylar rahatsız
Birçok kişiye göre bunlar tali konular... "Canım öyle bir resim yapılmışsa, kime zararı var" diyorlar. Halbuki hayati bir mesele ile karşı karşıyayız.
Siz bakmayın Suriye'de tüfeklerle vuruşanlara... Bugün ciddi bir savaşta kullanılacak silah ve teçhizatın tamamında bilgisayar programları var. Ve hepsi birbirine bağlı...
1990'larda fantezi olarak görülen siber savaş kavramı artık gerçek oldu. Pentagon binlerce uzmandan oluşan bir siber savaş birimi (cyber force) kurmuş durumda. Bu birim, hedef gösterilen odaklara siber saldırıda bulunacak.
Türkiye ise hâlâ emekleme pozisyonunda. Durumun ciddiyetini bilen birçok genç subay var elbette. Ancak ellerinden fazla bir şey gelmiyor. Çünkü hiyerarşi icabı, başlarında e-mail atmayı dahi bilmeyen generaller bulunuyor.
Burudaki kritik nokta şu: Siber savaş kendine uygun bir emir-komuta zinciri yaratıyor. Ve bu zincir, klasik savaşları yöneten zincirden farklı...
Koltuklarının sallandığını gören siberya cahili komutanlar işleri yokuşa sürerek gelişimi yavaşlatıyorlar.
Onlar öyle de, siviller farklı mı? İletişimle ilgili bir bakanlıkta çalışan arkadaşım söylemişti: Siber güvenliğin önemini anlatmak üzere MHP'lilerle bir araya gelmişler. Aldıkları cevap: "Biz zaten bütün bunlara karşıyız..." Yontma Taş Devri'nde yaşıyor adamlar.
Gördünüz mü bakın, milliyetçilik pompalamaya çalışan bir duvar resminden hareketle nerelere geldik...