Tahmin ettiğim gibi oldu: İsrail'in özründen sonra, hanelerine eksi puan yazılanlar arasına Fethullah Gülen'i de dahil edince... Gülenci okurlarımızdan serzeniş mesajları aldım. Biri şöyle demiş: "...son zamanlarda cemaat ve F.Gülen aleyhine bazı yazılara yer vermeniz bende ve benim gibi düşünen insanlarda hayal kırıklığına sebep oluyor..."
Bu okurlarımızın, 6 Haziran 2010'da yazdığım ve aşağıda özetini bulacağınız, "Hocaefendi'nin değerlendirmesi 'gerçekçi' mi?" başlıklı yazıyı bilmemesini normal karşılıyorum. Arzuları pek insanca... Bir kişiye, bir fikre, bir gruba kendini adayanlar... İstiyorlar ki "sevdikleri" hep övülsün, hep yüceltilsin.
Ancak kimsenin hınk deyicisi olmadığımı hâlâ öğrenememiş olmalarına da şaşırıyorum.
Atatürk'ten Tayyip Erdoğan'a... Said Nursi'den Fethullah Gülen'e... İstisnasız bütün önemli şahsiyetleri hem övdüm, hem de eleştirdim. Bu yüzden de her kesimden tepki aldım.
Neyse... Lafı uzatmayayım. Bakın Hocaefendi'nin ünlü demecinden sonra neler yazmışım:
Üç yıl önceki yazı
ABD'de yaşayan Gülen, Wall Street Journal gazetesine ilginç bir demeç verdi. İsrail'in saldırısını kınayan, ölenlere rahmet dileyen Hocaefendi'nin, aynı demeçte, "İsrail'in izni olmadan Gazze'ye yardım götürülmesini" eleştirmesi, "otoriteye başkaldırmanın" yanlış olduğunu söylemesi, eleştirilere yol açtı.
Bence Fethullah Gülen'in olaya yaklaşımı, vicdanlı ama gerçekçi değil. Çünkü...
1) Gazze ablukası üç yıldır sürüyor. Bu süre içinde ablukayı kaldırması ya da hafifletmesi için İsrail'e dünyanın her yerinden çağrılar yapıldı. Ama İsrail oralı olmadı, hatta ablukayı daha da sıkılaştırdı.
2) İsrail'in şahin yöneticileri askeri zihniyetle hareket ediyor. "Sen kazanırsan, ben kaybederim... O halde hep ben kazanmalıyım" diye düşünüyorlar. "Birlikte kazanmak" gibi bir vizyonları yok.
3) Hocaefendi'nin hep savunduğu diyalog ve hoşgörü ilkelerini, İsrail yöneticileri çarpıtarak siyasallaştırıyor:
Diyalogu "propaganda", hoşgörüyü ise "bizi hoşgörün" haline getiriyorlar.
4) Uluslararası sularda seyreden, silahsız bir sivil gemiye saldırıp, dokuz kişiyi öldüren güce "otorite" denebilir mi? Demokrat Yahudi yorumcuların da İsrail için korsan, haydut gibi sıfatlar kullanması tesadüf mü? Bazen barışı sağlamak için bağırmak gerekir! (Sabah, 6 Haziran 2010)
Böbürlenmeyin!
Üç yıl önce ne dedimse, bugün de aynısını düşünüyorum: Muhteşem bir siyasi akla sahip olan Hocaefendi'nin o demeci isabetli olmadı.
Hazır konu açılmışken... "İsrail'e özür dilettik" diye başlıklar atan medyacılara da bir çift sözüm var: Başkan Obama bastırmasa, İsrail özür mözür dilemezdi. Belli ki özür, daha büyük bir planın parçası...
Böbürlenmeyi bırakın da düşünün: Türkiye'yi gururlandıran ABD, karşılığında ne isteyecek? Bir okurumuz, "İsrail'in NATO'ya girmesine Türkiye'nin taş koymaması olabilir" diyor. Bence önceliği, ABD ve İsrail'in ortak sorunu olan İran'a vermek gerekir.
Eminim: İsrail'in özrü, İran'ı tedirgin etmiştir.