AK Parti geçen 10 yılda fevkalade önemli hizmetler yaptı, yapmaya da devam ediyor. Ancak devleti oluşturan üç temel güç (Yasama, Yürütme, Yargı) konusunda yapmayı planladıkları şeyler, bende kuşku uyandırıyor.
Örneğin Başkanlık Sistemi... Dikkat ederseniz, bütün öneriler Başbakan Erdoğan'a göre ayarlanmış durumda.
Erdoğan'ın nasıl bir siyasetçi olduğunu biliyoruz: Başkan olduğunda neler yapar, neler yapmaz; neyi sever, neyi sevmez az çok belli. Tamam ama Türkiye'yi ilelebet Erdoğan ve partisi yönetmeyecek ki... Gün gelecek Erdoğan yaşlanacak, evine çekilecek... Ekonomik kriz çıkacak, halk oyunu başka partilere verecek, AK Parti iktidardan inecek.
Peki, o zaman Başkan kim olacak?
Aşırıların günü gelebilir
İşte AK Parti'nin kurmayları olayın bu yönünü pek düşünmüyor. Zihinlerinde sadece karizmatik bir sağcı lider yer alıyor.
Türkiye'de halkın çoğunluğu dindarmuhafazakâr kesimden olduğu için... Başkanlığı hep bu kesime hitap eden siyasetçilerin kazanacağını düşünüyorlar.
Halbuki... Ekonomik kriz olmayacağını... Savaş çıkmayacağını... Büyük bir enerji sorununun patlamayacağını kimse garanti edemez... Kökten değişen şartlar, seçmenin tercihlerini de kaydırabilir... Bir bakmışsınız; küçük bir partinin lideri olup, Başkanlığı rüyasında dahi görmeyen bir siyasetçi Köşk'e çıkıvermiş.
Aşırı milliyetçi, aşırı dinci, aşırı solcu... Bence daha da kötüsü, aşırı beceriksiz bir siyasetçinin, Başkan olduğunu düşünebiliyor musunuz? Eyvah! Eyvah!
Yüzde 50'nin cilveleri
Yukarıda yazdıklarımı okuyanların bir kısmı, muhakkak ki "Gamlı Baykuşluk yapmayalım... Öyle bir şey olmaz... Bu halk aşırı uçlara kaymış bir siyasetçiyi başkan seçmez..." diyecektir. İki nedenden dolayı bundan emin olmayın:
1) Başkan yüzde 50+ oyla seçilecek. Bu da yarışa giren partilerin şaşırtıcı koalisyonlar yapmasına yol açıyor.
İlk turda yüzde 45 oy almış bir aday... İkinci turda seçilmeyi garanti görürken... Yüzde 30, yüzde 15 ve yüzde 10 almış partiler birleşiyor... Ve hiç tahmin edilmeyen, düne kadar esamisi okunmayan bir aday, yüzde 51 ile Başkan seçilebiliyor.
2) Bir de gelecek hakkında ahkâm kesenlere, çok da prim vermeyin. Sebebini anlatayım:
Geleceği gören yok
Philipe E. Tetlock adlı ABD'li bir sosyal bilimci var. Gazetecisinden siyasetçisine, bürokratından akademisyenine... Hemen her görüşten 284 uzmana gelecek hakkındaki öngörülerini soruyor... Sonuç ne biliyor musunuz? Sıkı durun:
Öngörülerin doğru çıkma olasılığı, yazı-tura atmaktan azıcık daha fazla.
Öngörü beklenen alanlara ilişkin hazırlanan bilgisayar programı, uzmanlara kıyasla daha iyi sonuçlar alıyor.
En yanlış öngörüler, TV'de sürekli siyaset yorumu yapan uzmanlardan geliyor.
Tetlock, "Belli bir alanda uzmanlaşmış 'kirpilere' kıyasla... Farklı alanlara ilgi duyan 'tilkilerin' öngörüleri çok daha başarılı... Çünkü tilkiler, olaylara geniş bir perspektiften bakabiliyor" diyor.
Kıssadan hisse: "Merak etmeyin" diyenlere kanmayın. Tedbirli olun. Geleceğin ne getireceği belli olmaz.