Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

YÖK Başkanı Prof. Gökhan Çetinsaya (?)

Öğrencilerin davetiyle, Tuz Gölü ile Van Gölü arasında kalan bir ilimizdeki üniversiteye konuşma yapmaya gitmiştim.
Bu üniversitenin eski rektörü pek ulusalcı, pek askerci bir tipti... Senatodan hükümete, bildiri füzeleri atıp duruyordu!
Sonra Cumhurbaşkanı Gül, o militan tavırlı rektörün yerine başkasını atadı.
Kente doğru araçtaki muhafazakâr öğrencilere, "Yeni rektör sizden..." dedim. "Evet hocam, bizden..." dediler.
Ancak, "Memnunsunuzdur..." dediğimi duyar duymaz, yüzlerinden bir hayal kırıklığı bulutu geçti: Değilmişler! Niye?
Verdikleri cevabı unutamam: "Eski rektör vesayet rejimi yanlısıydı ama iş yapan adamdı. Şimdiki bizimle aynı fikirde... Ancak çalışmıyor. Sorunları çözmüyor. Hiç memnun değiliz." (Yani yöneticiler sadakate, öğrenciler liyakate önem veriyordu.)

Buna elitizm denir
Mevcut YÖK Kanunu'na göre, devlet üniversitesi rektörleri, tuhaf bir mantıkla göreve geliyor: Hem seçiliyor, hem atanıyorlar!
Ama asıl sorun orada değil. Çünkü aşırı merkezi bir sistem varsa, o göstermelik seçimi yapmasak da olur.
Beni en çok ilgilendiren... "Demokratım", hatta "sosyalistim" diyen nice akademisyenin ve siyasetçinin sessizce geçiştirdiği nokta...
O da şu: Rektör seçiminde sadece akademik kadro oy kullanabiliyor... Profesörler, doçentler, vs., vs.
Peki ya üniversitedeki diğer çalışanlar? Onların oy hakkı niye yok?

Üçte ikisi dışlanıyor
Yuvarlak hesap 1200 kişinin çalıştığı Boğaziçi Üniversitesi'nden örnek vereyim: BÜ'de 400 kadar akademisyen var. Diğer çalışanlar ise 800 kişi.
Rektör seçimi yapılırken, 400 kişi oy veriyor. Diğer 800 seyrediyor.
Bunun tuhaflığı şurada: Rektörlük sadece akademik bir konum değil... Yemekhanesinden sağlık merkezine, tiyatrosundan futbol sahasına, koskoca bir teşkilattan söz ediyoruz.
Oy veren 400 akademisyen, "bilim ve öğretim" açısından en iyisini yapacak kişiyi rektör seçebilir. Peki, bilim ve öğretim harici meseleler ne olacak? Diğer çalışanlara ve (uygun bir yöntemle) öğrencilere oy hakkı verilmediğinde, onların çözümü şansa kalıyor.
İşte yukarıda örneğini verdim: Muhafazakâr öğrenciler, muhafazakâr rektörden yakınıyor.

Lafa gelince demokratız
Öyle bir hava estiriliyor ki sanki akademisyenler haricindeki diğer çalışanlar 'hademelerden' (!) oluşmakta.
Halbuki üniversitelerde, doktor, mühendis, bilgisayarcı, muhasebeci, kütüphaneci gibi sürüyle uzman çalışıyor.
Bu insanlara ülkeyi yönetecek partiyi seçme hakkını tanıyorsunuz... Ama çok daha iyi bildikleri bir konu olan... Çalıştıkları veya okudukları üniversitenin yönetimi hakkında (az da olsa) söz sahibi yapmıyorsunuz.
YÖK Başkanı Prof. Gökhan Çetinsaya!
Yeni YÖK Kanunu Tasarısı'nda diğer üniversite çalışanlarına ve öğrencilere oy hakkı tanımayarak... Onlara göbeğini kaşıyan adam muamelesi yaptığınızın farkında mısınız?
Çoğunluğu oluşturan bu kesimleri dışladığınızda, vesayetçi seçkinlerden ne farkınız kalıyor; söyleyebilir misiniz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA