Bu tiyatro tartışmasında bence en ilginç nokta... Mevcut idari yapıda yapılmak istenen değişiklikle... Başbakan Erdoğan'ın bu konudaki açıklamasının neredeyse taban tabana zıt olmasıydı...
Tartışmayı başlatan girişim belli: İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait Şehir Tiyatroları'nın yönetim yapısı değiştirilmek isteniyordu.
Değişikliğin amacı, sahnelenecek oyuna karar veren kuruldaki belediye bürokratlarının sayısını artırmaktı.
AK Parti'nin iktidardan öteye muktedir olma mücadelesi verirken kullandığı söylemle... Muktedir olduktan sonra kullandığı söylemi karşılaştırdığımızda... Yapılmak istenenin "can sıkıcı derecede normal" olduğunu görüyoruz.
"O kalksın, ben oturayım"
Ardımızda bıraktığımız 80 küsur yılda Kemalist vesayet rejiminin mantığı ve değerleri, tüm kurumlara yerleşmişti. Halkı aşağılayan, küçümseyen, hor gören bir düzen kurulmuştu.
AK Parti işte bu adaletsiz düzenle mücadele etmeyi, onun yerine daha demokratik, daha eşitlikçi bir yapı getirmeyi vaat ediyordu.
Ancak öyle olmadı. Hükümeti destekleyen kadrolar... "Kim uğraşacak yeni yapılanmayla? Biz halkın özbeöz temsilcisi değil miyiz? Kemalistlerin yerine bizim gelmemiz başlı başına ilerlemedir" diyerek... İktidar koltuklarına oturuverdiler.
Halktan da gelse, kral kraldır
Kanunen hakları var mıydı? Vardı tabii... Tamam ama bu düzeni Kemalistler kendileri için kurmuştu.
Yani seçkinci olan, mekanizmanın ta kendisiydi. Kemalist'in gidip, muhafazakârın gelmesiyle iktidarın mimarisi demokratikleşmiyordu ki!
Krala karşı halk mücadelesi yapıyorsan... Kralı gönderip tahta bir halk çocuğu oturtman, hiçbir değişikliğe yol açmaz. Krallık yine krallık olarak kalır.
Eğer gerçekten halkın iktidarını kuracaksan, krallıktan demokratik cumhuriyete geçilmelidir. Bu da yönetim yapısında köklü değişiklikleri gerektirir.
Memurların savaşı
Kemalist sanat memurları ile muhafazakâr sanat memurları arasında çekişme sürerken...
Başbakan Erdoğan, her iki memur öbeğinin de hevesini kursağında bırakan bir çıkış yaptı ve "Bütün tiyatroları özelleştireceğiz" deyiverdi.
Çok önemli bir çıkıştı bu. Başbakan Erdoğan, artık alıştığımız kontura sür-kontur çeken tavrıyla... "Kararı elbette halkın seçtiği belediyeciler verecek" diyebilirdi... Ki böyle diyen muhafazakârlar olmuştu medyada... Ama demedi! Ne yaptı?
Sanatta serbest rekabet
Son zamanlar, sağ cenahtan da yükselen, "Muhafazakârlar Kemalistleşiyor" eleştirisine cevap verircesine... Jakobenlikten, Liberalliğe atayarak... Sanat alanında devletçi düzenden, serbest rekabet düzenine geçişin sinyalini verdi.
Eğer sanat alanı liberalleşir de... Devlet ve belediyeler, uygulayıcı değil sadece destekleyici bir konuma geçerse... Bu devletçiliğe alışmış Türkiye şartlarında küçük çaplı bir devrim demektir.
En önemli soru: AK Parti iktidarını, "Biraz da biz yiyelim" diyerek destekleyen memurlar ve memur zihniyetli kadrolar, liberalleşme karşısında ne yapar?
Hiç kuşkunuz olmasın: Kemalist memurlarla işbirliğine giderek direnmeye çalışırlar. Memurun halinden yine memur anlar.