Hem burada, hem de ekranlarda defalarca dile getirdim: Kürt sorunu başka, PKK sorunu başka...
İlki,Kürtlerin halk olmaktan kaynaklanan hak ve talepleriyle ilgili: Kemalist ulus devlet anlayışı, bu hak ve talepleri bastırarak Kürtleri, en hafif tabirle mutsuz ediyor.
PKK ise Kürt sorunu üzerinden kendine meşruiyet sağlayarak, Güneydoğu bölgesini yönetmek için uğraşan ulusalcı ve Stalinci bir örgüt.
***
Bu noktada Ankara'nın karar vermesi gerekiyor: Ya örgütün bölgeyi yönetme çabasına ses çıkarmayacak... Ya da kabul etmeyecek...
Eğer örgütün, mesela özerklik talebini kabul etmeyecekse... Yapması gereken, Kürt halkı ile PKK arasına mesafe koymak olmalı.
Peki bu nasıl yapılacak? Aslında çok zor değil: Kürt halkının hakları verilecek, talepleri karşılanacak... Bırakın Anayasa'yı, üç, beş yasayı dahi değiştirerek işe başlamak, dev bir adım olacak.
Eğer bu yapılırsa, PKK'nın ezberi bozulacak, propagandası akamete uğrayacak. Kürt halkı, örgüte, "Benim adıma öldürme" diyecek.
***
Bunları akılda tutarak gelelim Nevruz meselesine... Hiç kuşku yok ki PKK, Nevruz kutlamalarını iple çekiyor. Çünkü halkın arasına katılarak Apo posterlerini ve örgüt bayrağını açıyor. Sloganlar atıyor, hatta halkı güvenlik güçlerine karşı kışkırtmaya çalışıyor.
Peki PKK bunları yapmaya çalışacak diye Nevruz kutlamaları yönetimce (Hükümet ve bürokrasi) yasaklandığında ne görüyoruz?
Çatışma çıkmıyor mu? Çıkıyor. Araçlar hasar görmüyor mu? Görüyor? Cam çerçeve inmiyor mu? İniyor. İşte bir de polisimiz şehit oldu.
Demek ki Nevruz'u yasaklamak bir çare değil. Peki o halde ne yapmalı?
***
O da çok zor değil: Mesela İstanbul'da, Nevruz kutlamaları için alan ayırırsın... Buraya sanatçıları getirirsin... Güzel bir ses düzeni kurarsın... Alanı balonlarla, çiçeklerle süslersin...
Tabii bu arada her türlü emniyet tedbirini de alırsın. (Unutmadan: Kutlamanın pazar günü yapılmasını kabul edersin.)
Sen önce yönetim olarak iyi niyetini göster... Ondan sonra hâlâ olay çıkarırsa (ki çıkarmaya çalışacaktır), kabahat örgütün olur. Hem de Kürt halkının gözünde!
Ancak yönetim, bu tip hamlelerle Kürt halkı ile PKK'nın arasını açmaya çalışmak yerine... Nevruzun pazar günü kutlanmasını yasaklayarak, birlik-beraberlik yanlısı Kürtleri de karşısına alıyor.
***
Ondan sonra da... Dün olduğu gibi... Üç-beş siyasetçi ile üç-beş bürokratın ateş üstünden atlaması... Koskoca Atatürk posterlerinin önünde konuşmalar yapılması ("Ne mutlu Türküm diyene" diye de yazdılar mı acaba?)... Nevruz kutlaması oluyor. ("Kürt halkı olmasa, Nevruz'u ne de güzel kutlayacağız.")
Kandil'den "Nevruz'u kana bulayın" diye talimat gelmiş... Doğrudur, kesinlikle gelmiştir.
Tamam ama Kandil'in savaş ağaları, 'vurun, öldürün, kan dökün'den başka bir emir vermiyor ki zaten!
Adamlar, "29 Ekim'i kana bulayın" dediklerinde, Cumhuriyet Bayramı'nı kutlamayacak mıyız?
Onlar emir verecek, devlet ise 1 Mayıs'ta olduğu gibi tedbir alacak. Olay bu!