Paris'teki ünlü Père Lachaise mezarlığını gezme fırsatım olmadı. Gitmeseniz de biliyorsunuzdur: Burada ünlü insanlar gömülü değildir sadece. Aynı zamanda çoğu kabrin mimarisi gayet görkemlidir.
Evet Père Lachaise'yi gezemedim ama onun bir benzeri olan Cementerio de la Recoleta'yı gördüm. Arjantin'in başkenti Buenos Aires'in Recoleta semtindeki mezarlık da çok acayip bir mekân...
İnsanların gelecek kuşakları etkilemek için yaptıklarına bir örnek bu: Mezarlıkta birer küçük villa büyüklüğünde sayısız kabir yer alıyor. Yan yana, dip dibe konuşlandıkları için, gezerken kendinizi bir mahalleye girmiş gibi hissediyorsunuz...
Kim bilir nerelerden getirilmiş envai çeşit değerli mermer oyularak süsler ya da kabarma resimler yapılmış. Atına binmiş general de var, nutuk atma pozisyonunda duran politikacı da...
Recoleta Mezarlığı'nı bir grup Türk'le birlikte gezdim. Sadece gördüklerim değil duyduklarım da ilginçti.
Bizimkiler böyle görkemli kabirleri tasvip etmediler. Bazı arkadaşlar, "Ölmüş gitmiş adama bu kadar masraf etmeye ne gerek var" dedi. Kimisi, "Bunlar bizim inancımıza uymaz; bizim kabirler mütevazıdır" yorumunu yaptı.
Ben de 'muz orta' niteliğindeki bu sözleri duyar duymaz... Onlara Ankara'daki kabri hatırlattım. Bunun üzerine çoğundan, tahmin ettiğim gibi, "Aaa ama o başka" cevabını aldım. (Niye ki?)