Dün burada "Korkuyorum" söylemini ele almıştım. Hani "İçkimiz yasaklanacak, eteğimiz uzatılacak" diyenlerin iddiaları... Okurlarımızın çok ilgi gösterdiği bu konuyu biraz daha açalım:
* "Korkuyorum" söylemini esas olarak iyi işlerde çalışan eğitimli kent kadınları ve onlara özenenler kullanır. (Aslında bir kesim daha var ama şimdilik onu geçelim.)
* Bu kadınlar reklam, medya, halkla ilişkiler ve bankacılık gibi sektörlerde çalışır. Aydın Doğan medyası ise bu söylemi kurar, yayar, pekiştirir ve en önemlisi gerçekmiş gibi gösterir.
* "Korkuyorumcu" aktif siyaset yapmak üzere örgütlenmez. Mesela bir partiye üye olmaz. Tüm partilere burun kıvırır. Onun siyasi aktörleri CHP ve askeriyedir.
* Buradaki "Korku" samimi bir ruh hali değildir. Asıl amaç karşı tarafı töhmet altında bırakmaktır. ("Korkuyorum, o halde tehlike var!")
* Korkuyorumculara, "Hangi şartlarda korkmazsınız" diye sorun. Asla makul bir cevap alamazsınız. Örneğin, "Şöyle bir kanun çıkarılsa, korkmama gerek kalmaz..." demezler.
Diyalog birkaç cümle sonra alkollü içkiye gelip dayanır: "Mademki Başbakan Erdoğan dini sebeple içki içmiyor, eşi de türbanlı; o halde uzlaşma mümkün değil."
* Korkuyorumcuların internetteki (twitter, facebook, vs.) üsluplarına bakın: "Korktukları" insanlara hakaret yağdırırlar.
Halbuki gerçekten korkanlar, karşı tarafı böylesine ağır biçimde aşağılamaz ve kışkırtmaz.
Buradaki çelişkinin güzel bir örneği "Takunyalı Hitler" ve benzeri kitaplardır. Eğer Başbakan Erdoğan, gerçekten bir Hitler olsaydı, o tip kitaplar asla piyasaya çıkmazdı.
Kısacası: "Korkuyorum" söylemi, siyasi niteliği ve amacı maskelenmiş bir siyasi çabadır.