Bundan iki ay önce "Kafes" adlı darbe amaçlı eylem planı kamuoyuna yansımıştı. Mart 2009 tarihli plana göre, Rahmi Koç Müzesi'ne bağlı duran denizaltıya bomba yerleştirilecek ve çocukların yoğun olduğu sırada patlatılacaktı.
Planın en azından bir kısmının yürürlüğe konduğu, denizaltıda bulunan patlayıcılardan belliydi.
Bazı arkadaşlar, planı hazırlayan askerleri kastederek, "Deli mi bunlar" diye sormuştu.
Ben de "Bunlar deli filan değil, sadece vicdansız katiller" demiştim. (Sabah, 22 Kasım 2009)
Hep aklıma takılmıştır:
Acaba çok mu ağır bir laf ettim?
***
Dün
Taraf tarafından duyurulan
2003 tarihli
"Balyoz Harekâtı" ve ona bağlı olarak hazırlanan eylem planları şunu gösteriyor: Az söylemişim!
Kafes'i hazırlayanlar "vicdansız katiller" ise... Balyoz'u hazırlayanlara ne demeli?
Benim dağarcığımdaki kelimeler bu adamların ruh halini ve
iktidar hırsını anlatmaya yetmiyor.
Kendisine
"Balyoz Sıkıyönetim Komutanı" diyen dönemin I. Ordu Komutanı Org.
Çetin Doğan ve şürekâsınca (
29 general ve
133 subay) hazırlanan harekâtta,
"rüyamda görsem inanmam" dedirten planlar var.
Bunlar içinde ikisi insanı dehşete düşürüyor:
1) Cuma namazı sırasında
Fatih ve
Beyazıt camilerine bomba atılması...
2) Yunanistan'ın bir uçağımızı düşürmesinin sağlanması... Olmadı, uçağın kendimizce düşürülmesi!
***
Böyle birkaç cümleyle yazınca olayın vahametini kavramak zorlaşıyor. (Lütfen ayrıntıları bugünkü SABAH'ta okuyun.)
Halbuki hepsi en ince ayrıntısına kadar planlanmış.
Örneğin: Bomba kim tarafından konacak? Bombanın özellikleri neler olacak? Bombanın patlayışı ve cemaatin infiali nasıl kameraya çekilecek?
Peki, kendi
vatandaşına düşman muamelesi yapan bu iğrenç zihniyetin amacı ne?
Önce ülkede sıkıyönetim ilan edilmesini sağlamak... Ardından da darbeyle iktidar koltuğuna oturmak...
***
Planda başka ilginç noktalar var: Örneğin
Hava Kuvvetleri gökyüzü gösterisi yapacak...
Kadıköy'deki izleyici sayısını artırmak üzere askeri öğrenciler ve erler sivil kıyafetlerle kalabalığa karışacak. (
2007'deki cumhuriyet mitingleri gibi...)
Fatih'teki gösterinin yapıldığı gece ise cüppeli, sarıklı, çarşaflı bir irtica grubu, ellerinde yeşil bayraklar ve molotof kokteylleri ile Yeşilköy'deki
Hava Kuvvetleri Müzesi'ni basıp uçakları tahrip edecek.
Buradaki önemli nokta şu: Demek ki Türkiye'deki
"irtica görüntülerinin" önemli bir bölümü cuntacılar tarafından organize ediliyor.
Bu da
28 Şubat (1997) darbesindeki
"Aczmendi" şovlarının askeriye kaynaklı olduğuna ilişkin tanıklıklarla birer bir uyuşuyor.
Ayrıca, Başsavcı'nın 2008'de açtığı
"kapatma davası" dosyasının,
"sanal" irtica eylemleriyle nasıl zenginleştirildiğini de apaçık gösteriyor.
***
Unutmadan: Belli ki bu korkunç planın uygulanması sağduyulu komutanlar tarafından engellendi. Liderleri emekli oldu.
Peki ya diğerleri? Geçen yıllar içinde terfi ettiler. Belki de
Ergenekoncu oldular.
Şimdi soru şu: Adları tek tek bilinen bu cuntacılar, görevlerine devam edecek mi? Yoksa profesyonel olduklarını, orduda darbeci barınamayacağını söyleyen GK Başkanı
İlker Başbuğ "gereğini" yapacak mı?