Tünel'in ucundaki ışığı mı sordunuz? Ben gördüm. İnsan kılığında hem de... Dahası, belediye zabıta üniformasına bürünmüş hallerinde gördüm o ışığı. Tünel'in sonundaydı... Beyoğlu'nun son durağında Tünel mevkisi yok mu, işte oranın ışığıydı, parlak, renkli, güçlü bir ışıktı. Yaklaşıp sokuldukça, o ışıktan sadece gözlerim değil, aklım da kamaştı. Anlatacağım ama peşin söyleyeyim; onun dünyası kadar parlak, aydınlık olmaz sözcüklerim. Onun hayata tutunuşu kadar güçlü, inançlı olamam elbet. Dilimden elimden geldiğince tariflerim size.
YOLUN YARISINI ETMİŞ
Bir kere şu biline ki; 'püflü bir noktası' var süslü üniforma altındaki delikanlının. O, gerçek bir görevli değil mesela. O, resmi, yarı resmi, kimliği, rütbesi, maaşı, kadrosu, bordrosu olan bir belediye çalışanı falan da değil esasında. O, böyle giyinip davranınca mutlanan, dahası; çevresinde gerçek zabıtalar dâhil kim varsa, bu mutluluğuyla onları da mutlu eden bir 'ışık adam' işte. O, aslında yolun yarısına varmış, yaşını 35 etmiş ama hâlâ çocuksu masumiyeti taşıyor yüzünde. Kaderdaşı olan down sendromlular gibi o da, hep böyle taze, ipek tenli, haylaz gülüşlü, afacan huylu ve doruk yapmış bir sevimlilik öznesi. Adı mı? Adı Can. Can Sayman...
BİR BABANIN ANLATTIKLARI
Eski İstanbul Barosu başkanı ve an itibariyle akil insanlar grubunun üyesi Yücel Sayman'ın oğlu o. Don yağı katılığında bilim jargonunun kaknem tarifince neymiş? Her insanda anadan 23 babadan 23 toplam 46 şeklinde gelen kromozom sayısı, fazladan bir kromozom bulunması durumu ve işte böyle 'özel çocuk' halinde katılırlarmış dünya ahalisine onlar. Sonrasında nasıl davranılırsa hangisinin başına neler geleceğini Can'ın babasından, Yücel Ağabey'den (Sayman) iyi kim anlatabilir. "Savaş kardeşim. Down sendromlu çocukların yaşam kalitesini de uyumlu hayat sürdürebilme gücünü de teslim eden ya da yoklaştıran, ailedir en başta. Yazık ki pek çok anne baba bu durumdaki çocuklarını evden dışarı çıkarmıyor. Onlar da bizim gibi yaşamayı sevip biliyorlar, Can'da da olduğu gibi yönetebiliyorlar. Doğumundan önce belli olmuştu dünyaya bu özel durumla geleceği. Asla yıkılmadık. İlk gününden başlayarak normal çocuklardan farksız davrandık. Her yere yanımızda götürdük. Lokantalara, misafirliklere, konserlere, maça, sirke, tatile... Sokakta oynuyor, arkadaş çevresinde kendini kabul ettirip sevdiriyordu. Okuma yazma öğrenmesi için özel bir okulda eğitim aldı. 3-4 yıl sürse de gayet iyi çözdü bu sorunu. Mutlaka baştan kabul edip toplumsallaşmasını sağlamak şart. Bizde ne yazık ki çokça acır ya da alay ederler. Kendilerine hangi gözle bakıldığını anlamakta çok mahirler. Dışardan bunu yaparsan içine kapanıyor. Biz sokaktakileri, mahalleyi falan tek tek ziyaret edip uyardık. 'Deli muamelesi uygulayacaksanız ona hiç bulaşmayın. Ya da alın bağrınıza basın, herhangi bir çocuk gibi benimseyin' dedik ve başardık. Bizimki biraz otoriteye meraklı. Kendi üzerinde iktidar ve otorite kurulmayacak ama o etrafına otorite kuracak. Annesinin vefatından sonra, Tünel'deki iş yerimizde güvenlikçi olarak çalışıyordu. Muhitin taksi şoförleri, esnafı, gençleri, polisi, zabıtası yakın arkadaş çevresini oluşturdu. Baktılar ki çok hevesli ona bir zabıta üniforması verip amirim demeye başladılar. Özgüveni doruklarda şimdi."
'ASAYİŞİ SEN TEMİN EDECEKSİN'
Sadece bu kadar mı? Can Sayman, kader arkadaşlarının özel okulunda, Ümraniye'de ders de veriyor zaman zaman. Çocukken halk oyunları öğrenmiş şimdi de öğretiyor. Sonra Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan'la buluşuyoruz Tünel'de. Başkan ona "Tünel'in Can'ı" diyor, çok sevip saygı duyuyor. Hafta sonu için iyi haber yine Başkan Demircan'dan geliyor. Belediyenin Kefken Gençlik Kampı'na davet ediyor Can'ı. Başkan şartını da söylüyor: "Can, üniformanla geleceksin. Asayişi temin edeceksin."
'ÇAĞAN IRMAK FİLMİMİ YAPSIN AMA BEN OYNARIM'
Can'a gelince. O kadar çok işi var ki, bunca telaş arasında benimle fazla ilgilenmiyor. Ama çaylar ısmarlıyor, hal hatır soruyor, projelerinden tüyolar veriyor azıcık da olsa. Gönlündeki aslan kadrolu zabıtalık ya da çevik kuvvet polisliği. Bir ara kaş da çatıp diyor ki: "Çağan Irmak'ı tanıyorsan haber et Savaş Bey. Gelsin ona hayatımı filim yaptırayım. Yalnız kendimi kendim oynarım şartım budur."