Sevinç ve Erdal İnönü Vakfı'nın desteğiyle, 15 gün boyunca Marmara Denizi'nde kurulu 150 istasyonda ölçümler yapan 15 bilim adamı, ürkütücü sonuçlara ulaştı. Araştırma Sorumlusu Hidrobiyolog Levent Artüz, bin 200 metre derinliğe kadar inceleme yaptıklarını belirterek "Geçen yıl yaşanan sel felaketi nedeniyle denizde olmaması gereken oranda kimyasal kirlilik var. Selde adeta yıkanan karadaki kimyasallar, tarlalarda kullanılan gübreler ve tarım ilaçları denize karıştı. Bu ciddi bir şekilde kirlenme yarattı. Üstelik kimyasal kirlenme herhangi bir noktayı değil tüm denizi etkiliyor. İstanbul'un etki alanındaki Doğu Marmara'nın dibini de kötü bir organik çamurla kaplı ve sadece deniz kestaneleri yaşıyor" diye konuştu.
143 TÜR BALIK VARDI...
Batı ve Orta Marmara'da tür çeşitliliğinin diğer bölgelere göre daha çok olduğunu ancak buralarda da insanların besin olarak kullandıkları deniz ürünlerinin olmadığını söyleyen Artüz, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şu anda Marmara Denizi'nde ekonomik öneme sahip hiç bir tür yok. Marmara'da 143 tür balık vardı. Şimdi yoklar. Denizin rengi artık mavi değil, çayır yeşili oldu. Sadece Çanakkale Boğazı'nın bir noktasında yeşilin maviye çaldığı bir yer var. İzmit tarafı ise kahverengi. Deniz çok bulanık. Sadece Avşa ve Marmara Adalarının civarlarında ışığın geçebildiği 8 metre, Şarköy açıklarında ise 6 metre berraklık var. Marmara kabul edilmeyecek kadar büyük bir kirlilik tehdidi altında."
ARITMA YAPILMASI ŞART
Araştırma ekibinde yer alan Marmara Üniversitesi Kimya Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bahattin Yalçın ise, "Kanalizasyon atıkları, evsel atıklar, nitrit, fosfatlar, sanayi atıkları derin deşarjlarla direkt denize gidiyor. Bin metreden oyuncak bebek, kola kutuları gibi atıklar çıkardık. Ağır metal kirliliği var ve kurşun direkt balıklara geçiyor. Sorunun çözümü için özellikle fabrikaların arıtma yapması şart" dedi.