Bilkent Üniversitesi Kimya Bölümü profesörlerinden Engin Umut Akkaya, uluslararası çapta bir bilim adamı. 2005'te dünyada kimya alanının en etkili dergisi Journal of the American Chemical Society (JACS), tümüyle Türkiye'de tamamlanmış bir makalesini yayımladı. Bu derginin 127 yıllık tarihinde deneysel kimya alanında bir ilkti. Bu dergide Türkiye adresli bir yayın yapılamayacağı güçlü ve yerleşik bir inançtı, bunu kırmak ona düştü. Bu makale kendisi için de yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Sonrasında üç makalesi daha yayımlandı. Yayımlanan ilk çalışmaları floresan moleküler algılayıcılarla ilgiliydi. Geçen yılbaşında kanser tedavisinde yeni bir yaklaşım olan fotodinamik terapiyi, bilgi işleyen molekül tasarımı ile birleştirerek yayımladı aynı dergide. 1995 Parlar Vakfı Teşvik ödülü, 1996 Scientia Europea Konferansı üyesi, 1999 TÜBİTAK Teşvik ödülü, 2005 Parlar Vakfı Bilim ödülleri sahibi, ayrıca Türkiye Bilimler Akademisi Asli üyesi olan Prof. Dr. Engen Umut Akkaya son derece mütevazı bir bilim insanı.
NANOTEKNOLOJİNİN GÜCÜ
"Araştırmalarınız genel olarak hangi konu üzerinde yoğunlaşıyor ve neye ulaşmaya çalışıyorsunuz?" sorumuza şöyle yanıt veriyor: "Araştırmalarımız nanoteknolojinin geleceği ile ilgili diyebilirim. Bugün mucize gibi algılanabilecek pek çok şey kimyanın nanoteknoloji ile daha fazla bir araya gelmesiyle mümkün olacak. Çalışmalarımızda büyük ve önemli fonksiyonları olan moleküler toplulukları, basamak basamak sentez yapmaya gerek olmadan, kendiliğinden bir araya gelecek şekilde tasarlamaya çalışıyoruz. Bunlar ilaç tasarımından, enerji üreten moleküler sistemlere kadar geniş bir alanda etkili olacak." Prof. Dr. Akkaya, araştırmalarının gelecekte insanlığa ne gibi faydalar sağlayacağıyla ilgili öngörülerini de şöyle aktarıyor: "Bilim insanlığın geleceğini hazırlar. Bizim çalışmalarımız, yarın kullanılacak bir ilacı oluşturmayacak. Ama belki bir 10-20 yıl sonra, ikinci bir bağışıklık sistemi gibi vücudumuzda dolaşan koruyucu molekül ordusunun oluşmasına imkan tanıyacak. Bugünkünden milyarlarca kez daha küçük ve daha etkili bir tür bilgisayarların oluşmasına imkan tanıyabilecek. Bilgi işlemeyi moleküller ile yapmanın çok büyük yararı var, çünkü tasarladığımız bu akıllı, ama çok akıllı moleküller ve hastalıklar aynı kimyasal dili konuşur. Sadece teşhis değil tedavide kolaylıkla sağlanabilir, birer birer hücrelerin onarımını sağlamanın da mümkün olacağını düşünüyorum. Çalışmalarım, işte bunların yakın bir gelecekte mümkün olabilmesi için attığımız adımları içermektedir." ODTÜ Kimya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mahinur Akkaya ile evli olan Prof. Akkaya, eşinin en iyi arkadaşı olduğunu söylüyor.
BİLİM İNSANININ AYRICALIĞI
Prof. Akkaya, "Bilim insanı olmak nasıl bir duygu, kendinizi ayrıcalıklı biri olarak hissediyor musunuz?" sorusuna "Önce ikinci sorudan başlıyorum ve dürüst olacağım: Evet. Ben de zaman zaman diğer insanlar gibi bir futbol maçının skorunu merak edebiliyorum, en son otomobil fuarında neler var bilmek istiyorum, hatta Eurovision'a bu yıl hangi grupla katılıyoruz, onu da öğrenmek isteyebilirim, ama bunları yaparken hep biliyorum ki, ben bütün bunlardan daha önemli ve insanların belki de beş yüzyıl sonra da umurunda olacağı sorularla uğraşıyorum. Bu insanı nasıl ayrıcalıklı hissettirmez ki? Büyük ihtimalle o zamana kadar çoğumuzun mezarı bile kaybolur. Bilim, insanın doğayı anlama ve egemen olma dürtüsüyle besleniyor. Bilimle uğraşmak heyecan verici bir şey. Sabah 05.00'te insanı yatağından kaldırıyor. Gerçekten bilim adamları, rasyonel düşünceyi hayatlarının her alanında kullanmadan edemezler. Bu da her zaman bilim adamını en popüler insan yapacak bir şey değil. Tabii ki öğretim üyesi herkese bilim adamı demek özellikle Türkiye'de, çok doğru değil. Çoğu örnekte bu bir yüksek öğretmenlik olarak icra ediliyor." Çalışmak dışında en büyük hobisinin okumak olduğunu ifade eden Prof. Akkaya, bunun dışında bilim-kurgu, kozmoloji ile ilgilendiğini belirterek "Richard Dawkins ve Martin Rees'i çok seviyorum. Carl Sagan'da çok harika bir yazardı. Ara sıra film, tiyatro ya da klasik müzik konserleri de hoş olur. Son olarak Avatar filmini izledim. En uygun klişeyle, görsel şölendi" diyor.