4
0 yıl gecikmeyle de olsa aşkımı itiraf ettim Türkan Şoray'a. Öyle bir güldü, öyle şeyler söyledi ki, hani bir 40 yılım daha olsa seve seve sevebilirim onu. "En sevdiğim filmim" dediği 'Vesikalı Yarim'in jönü İzzet Günay, 'Kalbimi kıra kıra' diyen film şarkısının sesi de anam Şükran Ay'dı. Bu üçlü bir araya geldi, filmi konuştu önceki gün. Ben atik davranıp, hem filmi, hem Türkan Sultanı, hem de itiraf ettiğim aşkın serüvenini konuştum. Bundan âlâ MOLA mı olur bana? Alnımdaki bıçak yarası Senin yüzünden; Tabakam senin yadigârın; "İki elin kanda olsa gel!" diyor, Telgrafın; Nasıl unuturum seni ben, Vesikalı yarim?
Orhan Veli
Nedir bu filmin büyüsü? - Bütün zamanların en iyi 3-4 aşk filminden biridir kanımca.
Yeşilçam tarihinde mi? - Senaryo ve duygu olarak dünya çapında da etkileyici bulurum. Bir dev yönetmen çekti, Ömer Lütfü Akad, bu da çok önemli.
Size de Roma'da ödül getirdi. - Onur ödülü getirdi ve gerçekten de büyük onurdu benim için. Roma'da bir hafta sinemaları dolduranlar hep İtalyan seyircilerdi.
Neydi tepkileri? - Ağlıyorlardı. O kadar evrensel bir frekans yakalanmıştı.
Nasıl da muhteşem bir çift olmuştunuz İzzet Abiyle (Günay). - Gerçekten öyle. Manav Halil, Konsomatris Sabiha. Onların iflahsız, umarsız aşkı. Merhum Ayfer Feray da çok şey kattı filme. Keza annenizin o şarkıyı harikulade okuması, o dönemin naif seyircisinin hepimizi o filmde daha bir sıcak, içten benimsemesi.
Karşımda duran güzeller güzeli, hoş, enerjik kadına bakıyorum da aklım ermiyor... - Neye ermiyor aklınız?
Nasıl olur da yarım asır geçmiş gitmiş sinema hayatınızda? - Çok geçmedi ki, dün gibi geliyor ilk günüm bile.
TAMAMEN TESADÜF
Dinlesek ya o ilk günü... - Aslında sinemayla tanışmamın 2 ayrı tarihi var. İlki sokağımıza gelmiş bir film ekibini seyrettiğim gün. Olağanüstü güzel genç bir kadın duruyor, karşısındaki ışığa doğru bir şeyler söylüyordu. Telaş, hareket, sonra mahallemizdekilerin o kadının çevresini sarıp imzalı resim alma didişmeleri.
Kimmiş o kadın? - Muhterem Nur... Bebek gibiydi, gözümün önünde hâlâ görüntü. Derken biri geldi, dürttü: "Kızım sen de film artisti olmak ister misin?" dedi, korkup eve kaçtım. Memduh Ün'müş o meğer.
Ovv! Büyük hikâye... - Sonrasında da Panter Emel. Emel Yıldız yani. Fatih'te aynı mahalledeydik. Çok güzel bir kadındı. Filmlerde oynuyordu. Babam ve annem boşanmıştı. Biz Nazan'la annemdeydik.
Çılgın Meloş. Çok tatlı bir kadındı, rahmeti bol olsun... - Sağ olun. İşte o sırada bir eve çıktık kiralık. Ev sahibinin kızıydı Emel. Çok iyi arkadaş olduk. Bir gün Beyoğlu'na giderken beni de aldı yanına. Sete gittik. Yönetmen Türker İnanoğlu'ymuş ve beni beğenmiş, filme istemiş. Birkaç gün sonra eve bazı yardımcıları gelip zar zor ikna ettiler annemi. Sinema hayatı böyle başladı işte.
PEKİ YA DERVİŞ BEY...
Benim aklıma yer eden bir de 'Derviş Bey'le, 'Selvi Boylum Al Yazmalım' var. Sizin ve Kadir ağabeyin güzelliğiniz neydi o öyle? - Ben de çok severim o filmleri.
Kadir Abi'nin kafa sesi: "Al yazmalım geldi dokunamadım", sonra sizinki: "Sevgi emektir..." Cengiz Aytmatov beter yazmış, merhum Atıf Abi (Yılmaz) fena döktürmüştü. - Bunları unutmayışınız ne güzel. Hemen hergün anımsatanlar çıkması ne hoş. Demek ki kalıcı şeyler yapabilmişiz.