Homeros'un anlattığı efsanelerin beşiği olan antik kent Troya'daki 21'inci dönem uluslararası arkeolojik kazıları başladı. Alman Tübingen Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ernst Pernicka'nın başkanlığını yaptığı çalışmalara; Almanya, ABD, Bulgaristan, İngiltere ve Hollanda gibi 8 ülkeden 60'a yakın bilim adamı katılıyor.
İLYADA'YLA ÖRTÜŞÜYOR
Kazılarda, ağırlıklı olarak, geçen yıl da üzerinde odaklanılan "aşağı şehir savunma hendeği bölgesi"nde çalışılması öngörülüyor. İlk kez 1870'lerde, Alman arkeolog Heinrich Schliemann tarafından keşfedilen, ancak ondan da önce Fransız arkeolog Franz Calvert tarafından üzerine gidilmiş Troya'nın kalıntıları, bugün aynı yerde 7 kez ve farklı dönemlerde kentsel yerleşimlerin kurulduğunu gösteriyor. Buna göre Troya'da, şimdiye dek tespit edilebilmiş 33 tarihsel yerleşim katmanı var. Troya Kazıları Başkan Yardımcısı olan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Rüstem Aslan da, İlyada Destanı ile kazı alanındaki ilişkiyi SABAH'a anlattı ve "Arkeolojik veriler Homeros, İlyada Destanı ile nasıl örtüşüyor?" sorusuna kapsamlı yanıt verdi. Soruyu, "Acaba Homeros'un İlyada destanı, M.Ö. 1200'lerde gerçekleşen olaylarla mı, yoksa M.Ö. 700'lerde kendi zamanıyla mı ilgili?" şeklinde derinleştiren arkeolog, "Homeros, içinde Troya askerlerinin bile barınabileceği kadar büyük bir şehirden bahsetmekte haklıydı. Çünkü yeni kazı sonuçlarıyla birlikte, M.Ö. 1200'lerin yerleşimine ait bütünüyle farklı bir anlayış ortaya çıktı. Bu yerleşim, inanılandan en az 10 kat büyüktü" dedi.
'80 METRE OK İÇİN FAZLA'
Arkeolog Aslan, "Andromakhe, eşi Hektor'dan, çok daha tehlikeli çarpışmalara katılmak yerine, kulede kalmasını rica eder. Destanda, 'Şu incir ağacının önünde tut orduyu/ Kente oradan kolay girer düşman/ Kolay çıkılır oradan duvarlara' der. Topografik açıdan bakıldığında, burası, Troya şehri ve kalesine yapılacak bir saldırı için tek mantıklı yerdi. Ovadan gelen doğal bir girişti. Aşağı şehrin duvarlarıyla kaleninkiler arasındaki mesafe çok azdı. Bu mesafe, 80 metreden fazla. Dışarıdan kaleye atılacak okun buraya ulaşması mümkün değildi. Bu nedenle kale içinde ok uçları bulunmadı" diye konuştu.