"İnsan evladının Ay'a ilk kez ayak bastığı ve son Amerikan askerinin Vietnam'ı terkettiği yıl, hayatları boyunca, doğup büyüdükleri evden 15 mil bile uzaklaşmamış kadınlar ve erkekler yaşıyordu İngiltere'nin bazı yerlerinde." (1)
İşte bu paragrafla başlar Türkçe'ye "Köpekler" olarak çevrilen Gordon M. Williams'ın "Trencherlar'ın Çiftliği'nde Kuşatma" adlı kitabı. Futbola da aşina olan İskoçyalı yazar Gordon M. Williams, şayet yaşamış olsaydı bugünlerde Türkiye'de. Ve de "Körler Ülkesinde Kuşatma" adlı bir kitap yazacak olsaydı, muhtemelen şöyle bir cümleyle başlardı eserine: "2006'da, Barcelona'yla Avrupa Şampiyonlar Ligi Kupası'nı kazanan Frank Rijkaard'ın Türkiye'ye ayak bastığı yıl, doğup büyüdükleri futbol kültüründen 15 milimetre ötesini bile bilmeyen futbol yorumcuları yaşıyordu İstanbul'da."
Gordon M. Williams Türkiye'de değil bugün. "Körler Ülkesinde Kuşatma" adlı bir kitap da yazmıyor şimdilerde. Ama neyi değiştirir ki bu? Bu ülkedeki bazı yorumcuların, futbol tarihinin cahillikler kitabına son zamanlarda birbiri ardına yeni sayfalar eklemiş olmalarını gerçeğini mesela? "Ne oldu, nerede o Neeskens'in defteri?" diye kendince espri yaptığı zannında olanlar bu ülkede yaşamıyor mu, İstanbul'da? İçlerindeki futbol fukaralığını, "Rijkaard'ın B planı yok" diye ifade edenler bu ülkenin vatandaşı değiller mi? Peki yarı finaline çıktığında ülkeyi sevinç ateşine boğduğun turnuvanın şampiyonunun kim olduğunu unutarak "burası İspanya değil" diye Rijkaard'a sopa gösterenler? "Burası Hiddink'in başarısız olduğu tek ülke" diyerek kalibrelerini ve vizyonlarını açık edenler başka coğrafyalarda edebilirler miydi bu lafları? Ettiklerinde, "bayım lütfen üzülünmesi gereken bir konuyu övünülecek bir farklılık gibi aktararak gülünç duruma düşürmeyin ülkemizi" denmez miydi kibarca onlara? Elbette bir manası yok, paralarını bu tür görüşleri seslendirerek kazananların önüne bir ayna koymanın. Baktıklarında gördükleri kendi yüzleri olmayacak hiçbir zaman. Bu yüzden bırakalım hep onların hesaplı seslerini duyursun mikrofonlar. Hep onların makyajlı plastik suratlarını çeksin kameralar. Hiçbir mahzuru yok. Ama sadece bir şeyi iyi bilelim bu güzel ülkede. Körlerin yaşadığı bir memleket değil burası. Tam tersine, tek gözü olanların, iki gözü olanları körleştirmek istediği bir yer Türkiye. Tek gözlülerin, kendilerini güvende hissetmeleri için geride kalanları körleştirmek için büyük bir kuşatma altına aldıkları bir ülke. Sadece bunu bilelim yeter.
(1) Çeviri naçizane bana aittir.