Avcı'nın mutlaka hataları var ama peki biz milli maçlara yeterince değer veriyor muyuz? Aynayı biraz da kendimize tutmamız gerekmiyor mu?
En önemli şey o... Açıkça söylüyorum; Türkiye'de bir
Futbol Federasyonu Başkanı yok. Yani Federasyon Başkanı'nın
Yıldırım Demirören olduğu bir ülkede benim
futbol inancım olmaz zaten...
Meşhur bir anekdot vardır. Generale 'Savaşı niye kaybettik?' diye sormuşlar. '1- Cephanemiz yoktu…' demiş. Bundan sonra o savaş irdelenmez. Türk futbolunun başkanı yok. Beşiktaş'ı batıran, UEFA'ya
yalan beyanda bulunmaktan sanık bir adamı biz Türk futbolunun başına getirdik.
Türkiye,
Hollanda'ya yenilmiş, en kritik maçını oynayacak. Çünkü birincilik umudumuz az, ikinci olmamız lazım ve ikincilik için çekiştiğimiz rakibimiz de
Romanya... Romanya'yla kendi sahamızda oynayacağız. Yani biz bu maçı yenerek hem 3 puan hem de
moral kazanmak zorundayız.
Türk medyası, sanal medya, gazeteler, radyolar, televizyonlar neden bahsediyorlar;
Alex'ten... Milli maç
satır aralarında geçiyor.
Böyle bir ortamda Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı ne yapar? Basın toplantıları yapar, icabında gazete gazete gezer, televizyon televizyon dolaşır, bu maçın önemini anlatır, bu maçta kamuoyu desteğine olan ihtiyacı anlatır. 'Siz bu takımı arkasında olmazsanız yarın bu takım kazanamazsa eleştirme hakkınız olmaz" der. Der oğlu der.
Hatta biraz kafasını çalıştırma zahmetine girse Alex'e gider, 'Sen cuma akşamı
Sabiha Gökçen'den özel uçakla gidiyormuşsun. Cuma akşamı Türk futbolunun en kritik maçlarından biri var. Bu seyahatini ya 1 gün önceye al ya da 2 gün sonraya at... Türkiye'de 2 gün fazla kalma masrafın neyse ben ödeyeyim. Evini boşaltıyorsan
5 yıldızlı otelde ailenle beraber seni misafir edeyim. Ama en azından şu cuma günü gündemini bana bırak' der.
Aklına geldiyse Yıldırım Demirören'in ben kendi aklıma tükürürüm! Yıldırım Demirören bunları düşünecek kapasitede bir
spor adamı değil çünkü...
Türk televizyonları o gün milli takımdan fazla
Alex yayını yaptılar. İkide bir Sabiha Gökçen'e bağlanıyorlar, işte Kadıköy'de bir yerde toplanma yeri varmış oradan otobüsler götürecekmiş. Oraya bağlanıyorlar, oralardan röportajlar. Türk futbolunun en önemli maçı... Brezilya'ya gidecek miyiz, gitmeyecek miyiz maçı; kimsenin
umurunda değil.
Abdullah Avcı bunları söyleseydi; 'Şu Türk medyasının haline bakın. Şu Türk kamuoyunun haline bakın. Bu havada ben futbolcularımı nasıl inandırırım' deseydi oturur tartışırdım ben o zaman... Ama Abdullah Avcı'nın da bundan haberi yok belli ki lafını dahi etmedi. Ya da çok laf arasında geçirdi, 'Arif olan anlar' diye...
Hayır, 'arif olan anlar' değil; 'dan' diye kafalarına vuracaksın. 'Bu maçı en azından 48 saat evvelinden yaşatmaya başlamayanların beni ve takımımı
eleştirmeye hakkı yoktur' diyeceksin. Nereden bakarsan bak aynen
'deve' misali... Neresi doğru ki? Böyle bir federasyon, böyle bir teknik direktör!..
Milli takımın en başarılı olduğu dönemlere bak; o takımda teknik direktörün baş yardımcısı bir menajer var:
Can Çobanoğlu... Taa elemelerden alıp, Dünya üçüncülüğüne gelene kadar, futbolcularla beraber yatan, futbolcularla beraber kalkan, onların bütün sorunlarıyla ilgilenen, iç ilişkileri, dış ilişkileriyle ilgilenen, medya ile çok iyi ilişkiler kuran... Çünkü teknik direktörün bunlara vakti yok.
Hele de Abdullah Avcı gibi "Kafa devri bitti,
bilgisayar devri başladı" diyen saçma sapan bir laf eden... Saçma sapan bir laf... O zaman milli takımın başına, bu kadar paralar verip bir antrenör koymaya gerek yok. Bir bilgisayar koy, her şeyi yönetsin! Bir de başına 20 yaşında, bilgisayarın her türlü numarasını bilen hacker oturt, sana nasıl antrenman yapacağını, nasıl kadro yapacağını söylesin! Böyle bir şey olur mu?
Dünyada
istatistiklerle en az ilgisi olan spor dalı futbol... Basketboldaki istatistiklerin önemi üzerine futbola da istatistikler getirmeye çok uğraştılar. Ama futbol istatistiklere uymuyor. Futbolun ayrı bir boyutu var. Ayrı bir
dünyası var. Futbolun matematiği bambaşka bir matematik... O bir felsefi matematik... İki kere iki eşittir dört matematiği değil. Futbola geldi mi iki kere iki, yirmi dört eder, almış yedi eder. Onu ettiren teknik direktörün kafasının içidir... O kafanın içi zavallı ise iki kere iki sıfır eder. O kafanın içi bir deha ise iki kere iki iki bin yirmi iki eder.