Bana sorarsan 6 yabancı çok. Hadi bakayım '4+ sonsuz' desin. Diyebiliyor mu göreyim! Chelsea'de 11 yabancı var, Arsenal'de 11 yabancı var İngiltere'de milli takım yok. Bitti İngiltere milli takımı... Peki, o İngiliz takımları Şampiyonlar Ligi'nde ne yapıyorlar? Çünkü takımı yapan yerel iskelet...
2000 yılında en az 10 tane yazımı çıkarırım. Galatasaray, Şampiyonlar Ligi düzeyinde, Avrupa'nın en iyi takımları ile karşılaştı. Süper Kupa'yı alana kadar iki İspanyol (Mallorca, Real Madrid), iki İtalyan (Milan, Bologna), iki İngiliz (Leeds United, Arsenal), iki Alman (Hertha Berlin, Borussia Dortmund) takımını geçti. Daha büyük lig var mı Avrupa'da.
Her seferinde maç öncesinde diyordum ki "Favori Galatasaray. Çünkü Galatasaray takım, karşıda paralı askerler var, karma! Karmaya takım oynadın mı takım daima avantajlıdır."
Galatasaray niye takım? Çünkü altyapıdan kaynaklanmış bir iskelet kurdu Fatih Terim. Yani, Türk kulüplerinin de lehine yerli oyuncunun fazla olması, milli takımın da lehine. Ama bu durumda olunca yerli oyuncu pahalı...
'Gidip Brezilya'dan bir süprüntüyü 200 bin dolara alıp getirmek varken Altay'ın genç oyuncusuna 3.5 milyon euro'yu niye vereyim' diyor? Altay o genç oyuncuyu 3.5 milyon euro'ya satamazsa ne ile yaşayacak? O altyapıyı nasıl geçindirecek?
Sen kendin altyapı yapmıyorsun. Anadolu'dan aldığın adamlara da 'Pahalı' diyorsun almıyorsun. Anadolu takımlarının altyapı yapmasını da engelliyorsun. Bu Türk futbolunu bitirir. Mehmet Ali Aydınlar'ın bu tuzağa düşmemesi lazım.
Utah Jazz tarafından 3. sıradan draft edilen Enes Kanter, NBA'deki 6. Türk oyuncu oldu. Enes ile ayrıca Fransa'dan sonra NBA'ye en çok oyuncu veren ülke olduk.
Fenerbahçe yani Aziz Yıldırım ihbar etmeseydi Enes'i birinci sıradan seçilebilirdi… Kentucky, basketbol olarak Amerika'nın en iyi üniversitelerinden bir tanesi... Kentucky'li 5 oyuncu birinci sıradan draft edildi. Enes de onların arasında olsaydı Enes de birinci sıradan draft edilecekti. İki sene oynamadığı, oturduğu halde 3. sıradan draft edildi ki bu Türk basketbolu için bir rekor. Aziz Yıldırım'ın kişisel kaprisinin sonucudur üçüncü sıradan draft edilmesi...
Wimbledon devam ediyor ve genelde favoriler yoluna devam ediyor. Sporcuların ortaya koyduğu mücadeleyi nasıl buldunuz?
Yani, gördüğüm en kötü Wimbledon'lardan bir tanesi. Mesela Jokovic-Baghdatis maçı izledik. Yani 10 dakika, 11 dakika neredeyse süren game'ler vardı. O çeviriyor, o çeviriyor!.. İki tane çizginin arkasındaki adam... Sonra birisi fileye takıyor ya da dışarıya atıyor; oyun öyle bitiyor. Sayı alınmıyor yani sayı veriliyor. Verilmezse oynuyorlar.
Hafta sonu özellikle kardeşimle Ankara'daydık ve evden hiç çıkmadık, bütün yaptığımız iş Wimbledon seyretmek. Bırak maçı 'Hıncal ağabey hatırladığın bir iki pozisyon var mı?' desen onlar bile yok yani.
Tenis bitmiş bana sorarsan. Yani, bizim ülkemizin tenis yazarları bayılıyorlar bu çizgi arkası tenisi seyretmeye ve 'Çok büyük tenisçiler bunlar, harikalar' diyorlar! O Jokovic'i yere göğe koyamadılar!.. Ben Jokovic'in maçını seyretmem. Bundan sonra seyretmem. Servis de atamadığı zaman adamın silahı yok ya. Ununu elemiş eleğini asmış. Baghdatis ile uğraştı durdu. Yazık olmuş tenise.
Avrupa Takımlar Atletizm Şampiyonası 1. Lig yarışlarını ilk sırada tamamlayan Türkiye, Süper Lig'e yükseldi. Bu güzel bir gelişmeydi ancak 100 metre engellide Nevin Yanıt'ın performansı pek parlak değildi.
Söylemek istemiyorum ama Nevin Yanıt ve hocası, Süreyya ile kocasının yolundalar. Aynen Süreyya'ya uygulanan taktiği uyguladılar. Yarıştan kaçırdılar, kaçırdılar Nevin'i...
Atletin antrenmanı yarıştır. 'Efendim, bizim hedefimiz olimpiyatlar.' Görürüz... Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur. Çok kötü yolda... Koştuğu dereceler de kötü, hali tavrı da kötü... Yarıştaki haline baktım ben. Bu Nevin Yanıt mı inanamadım!..
Galatasaray sezonu açtı ancak sancılı süreç de devam ediyor.
Bu (dün) sabah okuduğum bir haberi söyleyeyim: Bülent Tulun istifa etmiş, Ünal Aysal da kabul etmemiş. Biz bu haberleri duyduk daha evvelden... Adnan Sezgin istifa etti, Adnan Polat kabul etmedi.
Bu yalan... Herhangi bir hukuk kitabını açarlarsa istifanın tarifini şöyle görürler: "İstifa tek taraflı bir hukuki eylem olup, karşı tarafın kabulünü gerektirmez." İstifa eden eder arkadaş!.. 'Efendim, ben istifa ettim de başkan kabul etmedi' demek; kamuoyunu aldatmaktır, dolandırmaktır.
Ben istifa edersem, bunu açıklarsam, giderim. Beni Sabah gazetesinde kimse tutamaz. 'Efendim, ben istifa ettim de genel yayın yönetmenim kalmam için rica etti!' Hayır, iş o noktaya gelmişse ben istifa eder giderim. Ya da benim istifa niyetim olmuştur; sevdiğim saydığım birisi arası girmiştir, beni vazgeçmiştir, o zaman da açıklamam zaten!.. 'Ben istifa ettim de şunlar şunlar şöyle dediler de vazgeçtim de!..' İstifa edecek adam istifa eder ve biter.
Ünal Aysal da Bülent Tulun da çok yanlış yolda... Daha başlarken kötü başlarsan o iş iyi gitmez.
Galatasaray şu anda bölünmüş durumda... Kaça bölündüğünü bilmiyorum ama iki parça olduğu kesin... Fatih Terim-Ali Dürüst grubu, Ünal Aysal-Bülent Tulun grubu!.. Bundan hayır gelmez.
Şimdi ben böyle dedim diye Fatih hoca dahil herkes yalanlayabilir; 'Yok canım nereden çıktı' diye... Güneş balçıkla sıvanmaz. Ben 53 senedir bu ülkede sporun içindeyim. Neyin ne olduğunu biliyorum. Kimse bana kül yutturmasın. Yönetimde başka bölünmeler olduğu haberleri de geliyor kulağıma... Ama bu futbolun krizi...
'Aysal, Arena'da ofis açsın da Bülent Tulun orada otursun.' Bu da çözüm değil. Bu tam iki başlılık yaratır. Bülent Tulun, Florya'da olur; Fatih Terim ile kavga dövüş yönetirler. Buna aklım yatar. Ama biri Florya'da, biri Arena'da o tam iki başlılık olur. Galatasaray'ın iki başlılığa tahammülü yok. Adnan Sezgin, Adnan Polat'ın ve Galatasaray'ın kuyusunu kazdı; Bülent Tulun da Ünal Aysal'ın ve Galatasaray'ın kuyusunu kazacak. İstese de istemese de...
'Ben Bülent Tulun kötü adamdır', 'Bülent yanlış adamdır' demiyorum. Ama bu görüntü içinde faydalı olmasına imkan yok. Ünal Aysal'ı ve Galatasaray'ı seviyorsa eğer, 'Ben istifa ettim de kabul etmediler' mazeretine sığınmadan, 'Ben Galatasaray'da hiçbir sıfatla yokum' demelidir.
Bülent Tulun'un buradan gelecek profesyonel paraya ihtiyacı var ise eğer, Faruk Süren de Ünal Aysal da ona bu tür bir iş bulabilirler. Adnan Polat da Adnan Sezgin'e bulabilirdi. İşte Les Ottomans Otel; oraya genel müdür yapsın, oraya danışman yapsın. Ünal Aysal'ın otelcilik danışmanı olsun.
Bu çözülmezse Adnan Polat'ın dediği gerçekleşebilir. 3 ay sonra Ünal Aysal gidebilir.
Biz bu oyunu seyrettik; Adnan Polat-Adnan Sezgin olarak... Ünal Aysal'ın daha önsözünde bu var!
Atletico Madrid fiyaskosunun böyle bitmesi aslında iyi oldu. Keşke Ujfalusi'yi de almasalardı. Atletico Madrid batmış bir kulüp. Maddi manevi batmış. Adamları satıyor ki para kazansın ve biz en kazmasını alıyoruz. Hiçbirini almamamız lazım aslında. En kazmasını alıyoruz!
Oysa başlangıç hakikaten iyiydi. Ceyhun ile Selçuk, bence sezonun en iyi iki transferiydi. Sen bunları alarak başlıyorsun ondan sonra yüzüne gözüne bulaştırıyorsun.
Fatih Terim'in lafı ne kadar doğru; "Acelemiz ne!" diyor. Bunların hepsi aceleden... 'Şov yapacağız' diye ona buna saldırıyorlar. "Ben mevcut kadro ile başlarım" diyor Fatih hoca. "Yükleme yaparız... Gayret ederiz. Ama bu formaya layık olmayan adamları almayın." Öte yandan şıpıdık terlikle poz vermeye meraklı Bülent Tulun!.. Madalyonun öbür tarafı...
Aysal, "İspanya'ya, Atletico Madrid başkanıyla tanışmak amacıyla gittiğini" belirterek, transfer görüşmelerini beraberindeki yöneticilerin yaptığını söyledi. Başkanıyla tanışmasına gerek var mıydı?
Atletico Madrid'in başkanı İstanbul'a gelsin Ünal Aysal ile tanışmaya!.. Yani bunun nasıl bir yanlış bir laf olduğunu söyleyecek danışmanı yok mu Ünal Aysal'ın? Kimdir Atletico Madrid Başkanı!.. Sen Real Madrid'i yenerek Süper Kupa'yı kaldırmış bir kulübün başkanısın. Atletico Madrid Başkanı ile tanışmaya ayağına gider misin ya?
Senin orada tanışmaya gideceğin bir tane adam var; İspanya Cumhurbaşkanı. Barcelona Başkanı bile değil. İspanya Cumhurbaşkanı ile tanışmaya gidersin.
Sadece bu laf Ünal Aysal'ın istifası için yeterli sebep. "Ben Atletico Madrid başkanı ile tanışmaya gittim" diyor. Vay anasını ya!
"Özrü kabahatinden büyük" az laf. Yarın da Madrid Temizlik İşçileri Sendikası Başkanı ile tanışmaya gidebilir!..
Yapılan görüşmenin ardından Atletico Madrid'in, Forlan, Reyes ve Ujfalusi'yi satmayı kabul ettiği açıklandı. Ancak daha sonra Reyes'i vermekten vazgeçtiler. Demek ki hiçbir ön protokol imzalanmamış!
Efendim, olay baştan aşağı "Şov" diyorum ya!.. Bülent Tulun'un tezgâhladığı, Ünal Aysal'a da yutturduğu şov!.. Ünal Aysal gitti, '15 dakikada işi halletti, geldi' şovu yapılacak.
Orada adam söz vermiş olabilir. Çünkü Atletico Madrid bu adamları satmak zorunda. Para yok. Fakat taraftardan büyük tepki gelince Reyes için "Satmıyoruz" demek zorunda kaldılar...
Tersini düşün. Atletico Madrid Başkanı, İstanbul'a geldi; Ünal Aysal ile tanışmaya ve anlaştılar. 20 milyon euro'ya Arda'yı sattığını söyledi Ünal Aysal. Adam da döndü 'Arda'yı aldım, geldim' diye. Türkiye'de kıyamet koptu. Ünal Aysal ne yapacak mecburen? Ortada sözleşme de yok. 'Yok, efendim, satmadım' diyecek... İşte olay bu. Sen işi bitirmeden gevezelik ediyorsun.
Galatasaray, Gökhan Zan ile 3 yıllığına yeniden anlaştı. Yıllık 700 bin euro sabit transfer ücreti ve maç başına 20 bin euro alacağı ifade edildi. Gökhan'ı nasıl buluyorsunuz?
İyi bir anlaşma. Gökhan Zan iyi bir futbolcu ve sportmen. Sekiz maç kenarda oturt. Dokuzuncu maçın 85. dakikasında oyuna sok. İlk 11'de her gün oynuyormuş gibi oynar. Kafa yapısı örnek bir adam...
Bana sorarsan Galatasaray'da kaptanlığa layık bir sporcu. Fatih hoca da onu yakından tanıyor, biliyor. Tahmin ediyorum Fatih Terim büyük rol oynadı bu imzanın atılmasında, iki yönlü. Hem kulübe hem Gökhan'a baskı yaparak onları buluşturdu.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım'ın, Fenerbahçe'nin şampiyonluğu bıraktığı, 2006-07 sezonundaki Denizlispor maçıyla ilgili olarak "O maçta Denizlispor şike yaptı. İsteyene ispat ederim. O kadar söylüyorum ama kimse bu işin üzerine gitmiyor" dediği iddia edildi. Daha sonra kulübün resmi sitesinde "Başkanımız 'şike yapıldı' söyleminde bulunmamıştır'' şeklinde bir açıklama yapıldı ancak tartışma devam etti. Siz bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Denizlispor'un o zaman ki başkanı Ali İpek'in sözleri manşet olarak çıktı Vatan'da... "İspat etmezse müfteridir" diye. Bu çok ağır bir itham... O lafları söylediğini de Hasan Cemal açıkladı. "Şunlar şunların önünde (ki bunlardan biri de Nihat Özdemir) Aziz Yıldırım bu lafı etmiştir" diye...
Şimdi Aziz Yıldırım ya müfteridir ya da o dosyayı açıp, elindeki kanıtları ortaya koyacaktır.
Söylenen laf o kadar mantığa aykırı ki! Maçı kaybederse küme düşme ihtimali olan takım şike yapar mı! O takım kazanmak için oynayacak. Ama o maç 16 dakika durduruluyor. Bu 16 dakika durdurulması kime yarar? O takımın rakibine. Çünkü Denizli ile yarışan takım yenilirse Denizli'nin maçı kazanmasına gerek kalmayacak ve o takım yenildikten sonra 16 dakika kalıyor geriye Denizli'nin oynayacağı. 'Artık senin düşme tehliken yok, maçı rahatlıkla bize bırakabilirsin' deme 15 dakikası.
Böyle bir şikeyi Galatasaray niye düzenlesin! O konfetileri attıranlar Galatasaraylı olabilir mi? Aklı var, mantığı var insanın! Fenerbahçe-Denizli maçının önce bitmesi lazım hatta öbüründen ki Denizli bilemesin ne olduğunu... Benim kazanmam lazım bu maçı. 15 dakika Denizli'nin rakibinin maçını durdursa mesele yok. Tamam, Galatasaray onu yaptırdı ki Denizli, Fener'i yenmeye mecbur kalmış hissetsin. Hayır! Öbür maçın bittiği haberi gelmiş, Denizlispor rahatlamış. Denizlispor'u rahatlatan eylemi yapan da Galatasaray; Aziz Yıldırım'ın mantığına göre!..
Ama Aziz Yıldırım bu sakızı senelerdir çiğniyor. Her özel mecliste konuşuluyor. Bu sefer açıklandı. Hasan Cemal de "Evet" dedi. Şahitler de gösterdi. Şimdi Aziz Yıldırım 'müfteri midir, değil midir' göreceğiz. Bu susup geçilecek bir olay değil.
Aziz Yıldırım bütün medyayı kontrol için elinden geleni yapıyor ama kontrol edemediği medya var. Yazanlar var. Onun için bu işi kapatamaz. Denizli-Fenerbahçe maçıyla ilgili bütün belgeler ortaya konmalı. 'Konmadığı sürece Aziz Yıldırım müfteri biridir.' Ben de Denizlispor'un o zamanki başkanına katılıyorum.
Ya Hasan Cemal'in yalan söylediğini kanıtlayacak "Ben böyle bir şey söylemedim" diye ya da Denizlispor başkanının açık meydan okumasına cevap verecek. 'İşte belgeler.'
Nasıl şike yapmışsa! Yenme üzerine nasıl şike yapılır? Yenilme şikesi yapılır da...