Geçen hafta kaldığımız yerden devam edelim...Ergenekon'un elebaşlarından olmaktan ötürü ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılanan, dönemin Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Başkanı Orgeneral Şener Eruygur, 44 tane sivil toplum örgütü adına Atilla Yayla'yı hedef alan şu açıklamayı yapıyordu:
"İrtica kendini İzmir'de göstermiştir. Kubilay'ın şehit edildiği yerde bu görüşün hortlaması planlı bir düşüncedir. Bu, planlı bir toplantıdır. Gerici AKP hükümeti kendi söyleyemediklerini başkalarını kullanarak dile getirmekte ve düşüncelerini açığa vurmaktadır. Bu, ülkemizin karşı karşıya bulunduğu tehlikenin ne denli ürkütücü olduğunu gözler önüne sermektedir. Türk ulusunun önderi Atatürk'e 'bu adam' diyecek kadar saldırgan bir tavır içerisine girme ülkemizin karanlığa sürüklendiğinin bir göstergesidir.Fakat bilinmelidir ki, Türkiye hiçbir zaman karanlığa mahkum edilmeyecektir. Yüce Atatürk'ün dediği gibi devletimize ve ulusumuza musallat olanlar ve ayağımızdan çekenler geldikleri gibi gideceklerdir."
Görüldüğü gibi herşey açıktı... Maksat AK Parti hükümetini bir askeri darbe marifetiyle devirmekti. Ergenekon'un amacı "ülkeyi karanlıktan temizlemek"ti. Bunun için ortam hazırlanmak isteniyor, özellikle laik kesim bu tür alçakça tezgahlarla gaza getirilmek isteniyordu... "Atilla Yayla operasyonu" da bu Ergenekoncu tezgâhlardan biriydi. Tıpkı Rahip Santoro, Hrant Dink ve Malatya cinayetleri gibi... Tıpkı Danıştay cinayeti ve Cumhuriyet Gazetesi bombalamaları gibi, tıpkı Orhan Pamuk'a yönelik tedhiş eylemleri gibi...
Ergenekon terör örgütü sanığı Eruygur'un bu açıklamasından sonra ne oldu dersiniz? Elbette Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet gazetesi "Atilla Yayla olayı"nı manşetten gördü... O günler boyunca Özkök ve gazetesi sistematik olarak Atilla Yayla'yı hedef gösterdi. Şimdi Ertuğrul Özkök'ün yönettiği bu linç operasyonundan örnekler aktaracağım size...
Bilindiği gibi Atilla Yayla, Atatürk için "bu adam" demediği halde öyleymiş gibi gösterilerek operasyon başlamıştı... Yayla, "Dışarıdan gelenler niye her yerde aynı adamın heykelleri var diye sorarlar" demişti... Bunun üzerine Özkök'ün gazetesinin 20 Kasım 2006 tarihli manşeti şuydu: Atatürk Fotoları Rahatsız Etmiş. Haberde Atilla Yayla'nın Atatürk'ün fotoğraflarından rahatsız olduğu belirtiliyor, buna yönelik 'milyonlarca insan'ın tepkili olduğu ifade ediliyordu. Hemen o gün bir Hürriyet yazarı köşesinde aynen şu satırlar yer alıyordu ve bu yazı da ilk sayfadan büyük görülmüştü:
"Türkiye, Atilla Yayla isimli bir profesörün İzmir'de AKP toplantısında Atatürk için söylediği anlamsız-aşağılayıcı sözlerle çalkalanıyor. Bu konuya önceki yazımda ben de değinmiş ve 'Atilla Yayla kafası Ankara'da, Gazi Üniversitesi'nde öğrenci yetiştiriyor. AKP toplantılarına bu gibiler boşuna çağrılmıyor' demiştim. Dün öğlene doğru Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç bir açıklama yaptı ve bu şahıstan ders verme yetkisinin alındığını bildirdi. Çok doğru bir karardır."
O gün birinci sayfadan görülen bir başka Hürriyet haber başlığı da şu idi: Atatürk'e Hakaret Eden Yayla Artık Ders Veremeyecek. Bu haberin içeriği şöyleydi: "Anayasa'nın ve yasaların, 'Atatürk ilkelerine bağlı öğrenci yetiştirilmesini' öngördüğünü vurgulayan Prof. Dr. Yamaç, Atilla Yayla'nın bu gerekçelere dayanarak bugünden itibaren fakültede ders verme görevinden uzaklaştırıldığını bildirdi. Prof. Dr. Yamaç, inceleme ve soruşturma sonuçlanıncaya kadar Yayla'nın ders veremeyeceğini sözlerine ekledi."
Evet, Ergenekon-Hürriyet ortak operasyonu üzerine Gazi Üniversitesi, Atilla Yayla'yı okuldan atıyordu. Bu da yetmiyor ve Yayla'ya "Atatürk'e hakaret"ten dava açılıyordu. Söylenmemiş "bu adam" sözü üzerinden açılan bu skandal dava, skandalötesi bir neticeyle sonuçlandı. Atilla Yayla, bir yıl üç ay hapis cezasına çarptırıldı...
Şimdilerde kendini kurtarmak için her numarayı yapan Ertuğrul Özkök, bunun üstüne Yayla'ya "Keşanlı Galile" diyecekti. Bu kepazeliklere imza atmaktan çekinmeyen Özkök, sonradan da şu satırları yazmaya utanmayacaktı:
"Bir avuç güya liberal aydın, iktidarı ele geçirmiş, entelektüel bir faşist rejimi payidar kılmış. Hava neredeyse 12 Eylül'ün sivil versiyonu... En küçük itirazınızı yazsanız anında sırtınıza 'Darbeci' ve 'Ergenekoncu' etiketini yapıştıracak.'
Şimdilerde de aynı güçte yazılarını çok özlediğimiz Star yazarı Ahmet Kekeç ise "Senin linç ettirdiğin liberaller ne olacak" yazısında Özkök'e şöyle diyordu:
"Değil misin? Darbeci ve muhtıracı değil misin? 28 Şubat'a destek veren, 'Topyekun Savaş', 'İşi Bu Defa Silahsız Kuvvetler Halletsin', 'Paşa Başkanı Hizaya Soktu' manşetlerini atan kimdi? Karargahta pişen haberleri gazete sayfalarına çakan kimdi? Onca asparagas, onca karargah çıktısı, kişilik haklarına saldıran onca manipülatif haber kimin eseriydi? Herşeyin 'hukuktan ibaret olmadığını' yazan kimdi?"
Evet... Ertuğrul Özkök Ahmet Kaya'ya, Hrant Dink'e ve Orhan Pamuk'a ne yaptıysa Atilla Yayla'ya da aynısını yapmıştı... Atilla Yayla'yı linç ettirmek istemişti...
Bu yaptığı rezalet de birçok yaptığı gibi yanına kar kaldı Özkök'ün. Hiç özür dilemedi, ona hiç hesap sorulmadı... Söylemediği sözlerden ötürü Yayla yargılandı, hapis cezası aldı; Özkök bir kere savcılara ifade vermeye bile gitmedi...
Kendine en karşıt olanları bile çeşitli yöntemlerle helva gibi yumuşattı,kucağına oturttu... Helal olsun Özkök... Alem buysa, kral Sensin...