- Ünlü olmaktan rahatsız olduğunuz zamanlar oluyor mu? Daha sakin ve daha sade olmak istediğiniz anlarda bu durum zorluyor mu?
- Zaten çok sakin ve sade bir hayat yaşıyorum. Yaşadığım hayat, yaşadığım bölge, yapmayı tercih ettiğim şeyler bana kendimi 'ünlüyüm' gibi hissettirmiyor.
HAYRANLARIM BENİ TANIYOR
- Başrol kadınların sayısı bir elin parmağı kadar... Sadece sizin adınız için diziyi izleyen bir kitle var. Bu, bir işe başlarken, ağır bir sorumluluk değil mi?
- Ne kadar şanslıyım ki, insanlara bu güveni verebilmişim diye düşünüyorum. Bu güveni kazanmak zor bir şey. Benim de adını gördüğüm zaman filmini mutlaka izlediğim, aktör ve aktrisler var. Ben de bu güveni verebildiysem ne mutlu bana.
- Hayranlarınızla ilgili unutamadığınız şeyler var mı?
- Ne benim ne de çocuklarımın doğum günümü unuturlar. İkizlerim doğduğu zaman Tohum Otizm Vakfı'na benim adıma bağışta bulunmuş, TEMA Vakfı yoluyla adımıza ağaçlar dikmişler. Çok mutlu oldum. Beni ne kadar iyi tanıdıklarını anladım. Hediye vermek yerine bunların beni daha çok mutlu edeceğini düşünmüşler.
- Kadınlar mı yoksa erkekler mi size daha hayran?
- Kadınlar daha ağırlıkta diye düşündüğüm zaman öyle bir şey oluyor ki, 'Aaa erkeklermiş' diyorum... Aynı galiba...
- Hayranlarınız anneliğinizi kutsallaştırıp daha da hayran oldu mu size acaba? Gönüllerinde ayrı bir kategoriye oturdunuz mu?
- Öyle bir şey hissetmiyorum. Ama hayranlarımdan 'Toprak ve Maya en çok teyzesi ve dayısı olan çocuklar' diye bir yazı aldığımda çok duygulanmıştım. Onlar için çoğaldığımı hissediyorum.
ÇOCUK OLUNCA İNSAN BAŞKA ŞEY YAPAMIYOR
- Anne kimliğiniz mi yoksa oyuncu kimliğiniz mi daha çok hoşunuza gidiyor?
- İki şıktan birini seçmek zorunda mıyım? (Gülüyor)
- Gelecekte çocuklarınızı Fransa'da yetiştirmek gibi bir planınız varmış...
- Paris çok sevdiğim, çok sık gittiğim, benim için özel yer i olan bir şehir. Ama Paris'e yerleşip, çocukları orada büyütmek gibi bir planımız yok.
- Peki çocuklarınız üzerine planlar yapar mısınız?
- Kendi hayatım üzerine bile plan yapmıyorum.
- Hiçbir işinizin olmadığı bir günde ne yaparsınız?
- Kızlarla oynarım. Yapmam gerekenleri genelde onların uyku saatine denk getiririm. Başka ne yapıyorum? Bilmiyorum ki... Çocuk olunca insan başka bir şey yapamıyor sanki. Ne zamandır kitap okuyamadım doğru düzgün.
- Sekiz ay kendiniz bakmışsınız ikizlere...
- Daha fazla. Sekiz ay Onur'la baktık. Sadece 20 Dakika süresince bir bakıcımız oldu. İkiz olunca biraz zorlayabiliyor. Onur'la birlikte paylaşıp bakıyoruz. Bir ara yorulduk ama... Bir akşam ikisi de uyudu; biz kanepede, önümüzde Baby TV açık, onu izliyor bulduk kendimizi. Bunu, çocuğu olan herkes yaşamıştır.
- Anne-baba kimliğinizden sıyrılıp, birbirinize yine sevgili gibi davranabiliyor musunuz?
- İki yaşında daha çocuklar, ancak yavaş yavaş... Olabildiğince yapmaya çalışıyoruz ama. Özellikle Onur bu konuda çok özel bir erkek. O zaman dilimlerini, sevgili kalabilme zamanlarını yaratmaya çok özen gösteren bir adam. Ama bundan sonra daha rahat olacağız diye düşünüyorum.
TERCİHİ DOĞAL ÜRÜNLER
- Spor-bakım sırlarınız var mı?
- Doğumdan sonra neredeyse spor yapacaktım. (Gülüyor) 16 kilo aldım hamilelikte ama ilk üç günde 15'ini verdim. Kasları sıkılaştırmayla ise ilgilenemedim samimi olmak gerekirse. Yemek yemeyi de severim. Son zamanlarda bakım ürünlerini azalttım, daha doğal ürünlere kaydım. Saçlarım için kuaföre gidip özel bir bakım uygulayamasam da doğru şampuan, saç kremi ve bakım maskeleriyle evde kendi bakımımı yapıyorum.
- Sizi toplu taşıma araçlarında seyahat ederken görenler oluyormuş...
- Olur. Karşıya geçerken dolmuş ve deniz otobüsünü çok kullanıyorum.
- Sinemada fazla yoksunuz, neden?
- Sinema için doğru proje gerekiyor, onu bekliyorum.
İKİ EŞ RUH BİRBİRİNİ BULUNCA, AŞK EFSANE OLUR
- Kara Para Aşk nasıl bir dizi?
- Çok sürükleyici bir kurguya sahip olan bir aşk hikayesi. Senaryonun ele alınış şekli çok hoşuma gitti ve merak ederek okudum. Bugünlerde merak ederek okuduğumuz senaryolar çok fazla değil.
- Diziye nasıl dahil oldunuz?
- Senaryoyu okuduğum dönemde, yapım şirketi bu diziye eylül-ekim gibi başlamak istiyordu. Ben ise dinlenmek, ailemle vakit geçirmek istiyordum. Kendimi hazır hissetmemekle beraber senaryoda biraz aklım kalmıştı. Aylar geçti, tekrar bu dizi projesiyle buluştuk. Ben de ailemle vakit geçirip, dinlenme şansı elde etmiştim. Ve çekimlere başladık.
- Dizide canlandırdığınız karakterden biraz bahseder misiniz?
- Elif kalbürüstü bir ailenin ortanca kızı. Hem iş hem özel hayatında ailesinin her zaman gururu olmuş; aileye hep güzel şeyler yaşatmış biri. Roma'da kendi dükkanı var ve takı tasarımı yapıyor. Arada babası ve kardeşleri onu ziyarete gidiyorlar. Babası ona, o babasına çok düşkün. Birbirlerine çok güveniyorlar. Hikaye Elif'in doğum gününde ailesini görmek için İstanbul'a gelmesiyle başlıyor. Bu bir aşk hikayesi ama bildiğimiz klasik aşk hikayelerinden farklı.
- Dizinin fragmanında 'İlk yalanına kadar herkese güvenebilirsiniz' cümlesi dikkat çekiyor. Dizinin hikayesine nasıl yansıyacak bu cümle?
- Elif üzerinden konuşursam, Elif'in görünürde çok mutlu bir ailesi var. Annesi çok baskın bir karakter, aileyi bir arada tutmaya çalışan ve hep hayalindeki mükemmel aile tablosunu yansıtmak için elinden geleni yapan bir anne Zerrin. Elif ise ablası ve kız kardeşinin aksine, yurtdışında yaşamasına rağmen ailede dengeleri sağlayan bir kız. Elif'in başarıları ailenin gururu oluyor, zaten babasının göz bebeği... Ancak gerçekler Elif'in bildiğinden farklı ve Elif de tüm bunları aynı anda öğreneceği için büyük bir yüzleşme yaşayacak. Çok güvendiği insanların yeni yüzleriyle tanışacak. O güne kadar güvenle baktığı yakınlarının aslında bambaşka hayatları olduğunu öğrenecek. Bu süreçte de güvenebileceği tek kişi, yeni tanıştığı Ömer olacak. Bahsettiğiniz cümlenin yansımalarını hikayede sadece Elif değil, tüm karakterler üzerinden ayrıntılarıyla göreceğiz.
- Elif'le Ömer'in aşkını diğer aşk hikayelerinden farklı kılan ne olacak?
- 'Zamane aşklarının büyülü olmadığı düşünülüyor, oysa iki eş ruh birbirini buldu mu aşk efsane olur' demiş senaristlerimiz. Bu anlamda Ömer ile Elif'in farklı bir hikayeleri olacak. Çok farklı hayatlar yaşasalar da aslında ikisi de özünde benzer değerlere sahip, en sevdiklerini kaybetmeleri ile biraraya geliyorlar. Olaylar tahmin ettiklerinden çok farklı gelişeceği için onlar da çok hızlı hareket etmek zorunda kalacaklar. Bambaşka hayatlar yaşarken ortak bir yola girecek, birlikte hem kendilerinin hem birbirlerinin acılarını omuzlayacakları bir yolda ilerleyecekler. Ve bu yolda birbirlerinden başka güvenecekleri kimse olmadığı için önce güvenin inşa edileceği, birbirlerini çarpıcı gelişmeler üzerinden keşfedecekleri bir ilişkileri olacak. İzleyicinin de onların bu heyecanına dahil olmaktan keyif alacaklarını düşünüyorum.
ONUR, SEVGİLİ KALABİLME ZAMANLARI YARATIYOR
- Eşiniz de, siz de oyunculuk yaparak hayatınızı kazanıyorsunuz, bu gelecek endişesi yaratıyor mu?
- Yaratıyor. Yaptığımız iş çok zamanımızı alıyor. Yapmaya kalktığımızda da çocuklarımızla vakit geçiremiyor hale geliyoruz. Bundan 20 sene sonra, 'Vah vah ben o günleri hatırlamıyorum" demek istemiyorum.
- Çok uzun saatler çalışılan bir ortamda aile düzenini sürdürmek de zor...
- Kesinlikle. Sistem böyle maalesef. Ve bu sistemde de aile kurmak ve aile olmak çok zor.
- Eşinizin de oyuncu olması bir avantaj o zaman...
- Evet, büyük avantaj. İnsan ne kadar birbirini anlamaya çalışsa da aynı sektörden olmayınca zor olurdu. Sevdiğim bir Fransız filmi var, Benim Karım Artist isimli. Spor yazarı bir adamın, aktris olan karısıyla ilişkisini anlatıyor. Çok ünlü bir kadın karısı ve adamın onun setini ziyarete gitmesi, ortamı anlayamaması, inanılmaz gelgitler. İşin içinde olmayınca aklının eremeyeceği bir sistem var oyunculuk dünyasında.
- Eşinizle aranızda bu sezon ben çalışayım, sen çocuklarla ilgilen gibi bir paylaşım oluyor mu?
- Oluyor tabii. İkimiz de şu anda çocukların yanında olmamayı göze alamıyoruz, hiçbir zaman da alamayacağız. Bu nedenle, işlerle ilgili paslaşma yapıyoruz. Bu konuda yapım şirketim de çok anlayışlı davranıyor. Ne kadar hassas olduğumu biliyorlar. Bana olabildiğince özen gösteriyor yapımcım, bu da kafamı rahat ettiriyor. Kafam ne kadar rahat ederse, 'Çocuklarımla vakit geçirebilecek miyim, geçiremeyecek miyim? İzin alabilecek miyim?' soruları ne kadar az olursa, işime o kadar daha iyi konsantre olabilirim. Denklem bu kadar basit.
- Bir yanda Ortadoğu ve Balkanlar'ın idolü bir kadın, diğer yanda evli-mutlu-çocuklu bir kadın. Aslında siz hangisisiniz?
- Hepsi ya da hiçbiri benim işte...