. - Batı tıbbına uzak değilsiniz...
- Batı tıbbını iyi biliyorum. Çok uzun yıllar ilaç geliştirici olarak çalıştım. İlaçların ne yaptığını bilmek lazım. Çok çaresiz kalırsanız ilaç kullanabilirsiniz, Her hastaya kullanmanız ama doktor elinde başka bir şey olmadığı için ilaç yazıyor.
Faruk Günindi
Klasik tıp çok yakında tükenecek
İstanbul Doğal Sağlık Enstitüsü Başkanı, tıbbı ve aromatik bitki teknikerliği okuyor. Yurtdışında geleneksel tıp ve doğal sağlık konularında çok sayıda eğitime katıldı. Altı yıldır geleneksel tıp hekimi Dr. Aidin Salih'in öğrencisi olan Günindi, başkanı olduğu enstitü aracılığıyla İslam tıbbını yeniden canlandırmak için çalışmalar yapıyor.
- Geleneksel tıp derken neyi tarif ediyorsunuz?
- Geleneksel tıp, kadim bir bilgiye, daha çok da inanç sistemlerine dayanan ve günümüz laboratuvar ve test teknikleriyle henüz açıklanmamış etkilere sahip bir bilim dalıdır bize göre. Herkes benzersiz ve tektir.
- İnanç temelli gelişen bir sistem...
- Evet, inanç temelli gelişiyor. Sağlık hem ruhu hem bedeni kapsar. Çin, Hint tıbbı da böyle bir temelde yükselir; İslam tıbbı da. Ama İslam tıbbında, faydalı olmasına rağmen hekimin uzak durduğu uygulamalar vardır. Alkol böyledir. Alkolün dezenfektan olduğunu bilirler ama en son çare olarak alkol kullanırlar.
- Kaçınıyorlar ama tamamen reddetmiyorlar.
- Haram bile olsa, ölümcül bir durum olduğunda kullanılmasına izin var. Geleneksel hekimlerin önyargıları yoktur, herkesi dinlerler. İlim kimden geliyorsa gelsin, değerini yitirmez. Temel amaç insana faydalı olmaktır.
- Çin, Hint, İslam tıbbının buluştuğu temel prensipler var mı?
- Var, hem de çok. Hepsi varlığın, yani dünyamızın temel unsurlardan meydana geldiğini kabul ediyor. Ayurveda üç, İslam tıbbı dört, Çin tıbbı ise beş temel elementten bahsediyor. Kullanma şekilleri çok benziyor.
- Batı tıbbı dediğimiz sistemi nasıl algılıyorsunuz?
- Gelişme aşamasında olduğunu düşünüyorum. Felsefi altyapı anlamında geleneksel tıbba göre çok geride, hatta ilkel seviyede. Ama teknoloji olarak çok ileride. Ve bundan da yararlanmak lazım. Hikayesi daha olgunlaşmadı ve yakın zamanda bence terk edilecek. Bu, kötü olduğu anlamına gelmiyor, işe yaramayacak. İnsanların daha fazla derdini çözmeyecek, başka bir tıp zaten geliyor, insanlar ona yönelecek.
- Başka tıptan kastınız nedir?
- Alternatif denebilir, kuantum tıbbından bahsediyorum. O sisteme yöneliş başlayacak, klasik tıbbın hantal yapısı bir süre sonra kendisini çıkmaza sokacak. Sayı olarak, kurum olarak, yatırım olarak yaygın ve çok olması onun sarsılmaz veya çok doğru temeller üzerine kurulduğu anlamına gelmez. Batı tıbbının yanlışlarını söylemek benim haddim değil. Ama biri çıkar da kendi yanlışını, kendi tıbbını eleştirirse, amenna. - Kuantum tıbbına nasıl bakıyorsunuz?
- Temel mantığı İslami tıpla çok paralel. Fakat farklı bir fazda. Biz onun öyle olduğunu biliriz, kabul ederiz ama öyle kullanmayız.
- Batı tıbbından faydalanırız dediniz. Hangi alanda?
- Teknolojik değil, teknik kısmından faydalanıyoruz. Elektronik aletler, mesela voltaj değişikliğiyle bile yanlış ölçüm yapabiliyor. Mekanik aletleri kullanmak, geleneksel tıbbın içinde var. Yakın bir zamanda geleneksel tıp doktorlarından bir kaçıyla konuştum, MR kullandıklarını söylediler. Gelinen noktada insanın teknikle ilişkisi kabul edilmeli, ama teknolojiye geçtiği zaman çok hata söz konusu. Her bilgiyi standart sayılara indirgemek doğru değil. Geleneksel tıbba göre, 1000 tane alete ihtiyaç yok, teşhis için bakmanız gereken kriterler belli. Eskiler doktor demezdi, hekim derdi, yani hikmet sahibi... Hekimler astronomiden de anlar, fizikten de. Geleneksel tıp ve Batı tıbbı ayrı sistemler ama birbirlerinin alanlarını kullanıyorlar.
- Geleneksel bir hekim nasıl teşhis ve tedavi eder?
- Teşhisin en önemli kısmı hastanın hikayesi. Çünkü kişi yanlış bir şey yapmıyor olsa hastalık ortaya çıkmaz. Dolayısıyla bir hekim acil müdahalede bile o kişinin önceden ne yapıp ne ettiğini, gece soluk alıp verdiği havayı bilmek zorunda. Eski hekimler hastaya yaşadığı yerde bakarlardı. Teşhis sırasında diş etine, cilde, tırnaklara, saça, postüre, konuşma tarzına, sesin yüksekliğine, kirpiklerin ya da kaşların rengine, nabza bakar ve bir karara varırlar. İdrar, gaita (dışkı) da kontrol edilir. Bazen kana da bakıyorlar. Gözle ya da kimyasalları karıştırarak yapıyorlar bunu. Yani laboratuvar tekniklerine benziyor. Şimdi geleneksel hekimler laboratuvar kullanıyor.
Üniversiteler geleneksel tıpla ilgilensin
Tedavi nasıl yapılıyor? Eczanelerde satılan ilaçlar kullanılıyor mu?
- Geleneksel tıpta bir hastalığın sebebini bilmiyorsan, o kişiye dokunamazsın; bilen birine gönderirsin. Şu an eczanelerde bulunan ilaçların hemen hemen hepsi soğutucu, yani vücut mekanizmasını yavaşlatır. Bu da vücutta tıkanıklıklara, birikimlere sebep olur. İlaç geleneksel tıpta tedavide dördüncü sırada. Önce hastalık tespit edilir, kişi hatadan uzaklaştırılır. İkinci olarak insanın yiyip içtiği düzenlenir; kimileri bazı şeyleri yememeli veya tamamen yemekten uzaklaşmalı. Bazen sadece suyla birkaç gün geçirmesi bile iyileşmeyi tetikliyor. Üçüncüsü kan alma yöntemleri. Bizim kupa tedavisi dediğimiz usul, hacamat ve sülük usulü ya da doğrudan toplar damarları keserek uygulanan yöntem. Dördüncü aşamada bazı organların müshillerle boşaltılması gerekiyor. Karaciğerin, bağırsakların, akciğerlerin hareketlenmesini sağlayan bitkiler ve uygulamalar var. En son olarak da bitkiler kullanılıyor. Bitkiler karışık olarak kullanılmıyor. Mesela çörek otu ezilip veriliyor. Eğer basit bir ilaç ihtiyacı karşılamıyorsa, son çare olarak karışık ilaç verme yoluna gidiliyor.
- Şu an piyasada olan bitkisel ilaçlar var, onları mı kast ediyorsunuz? Bitkisel ilaç bir şey yapmaz diye yutuyor insanlar bu ilaçları.
- Yapar. Yapmasa neden alınsın? Bu ilaçları yapanlar hangi ölçüleri kullanıyor? Geleneksel tıpta herkes tektir, ona göre tedavi yapılır. Mesela diyorlar ki; damar tıkanıklığını çözüyor. Oysa geleneksel tıpta bir bitkinin damar tıkanıklığını çözmesi felakettir. Tıkalı damarı açtı, peki o açılan yağ tabakası nereye gitti? Sebebini bilmeden damar tıkanıklığını ortadan kaldırdığınız zaman bir çözüm bulmuş olmuyorsunuz geleneksel tıbba göre.
- Damar tıkanıklığı, kaşa göze, cilde bakarak anlaşılabilir mi?
- Geleneksel tıp öyle söylüyor. 'Öyle mi acaba?' diyenler de araştırmasını yapsın. Bilimsel tıpla ilgilenen enstitüler, üniversiteler var yurtdışında, araştırıyorlar. Unutulmuş olsa da bir geleneksel tıp var. Üniversiteler geleneksel tıbbı araştırsın ve bu alanda hekim yetiştirsinler.
- Cerrahi yok mu geleneksel tıpta?
- Var, ama hayati organlara cerrahi müdahale yapılmıyor
. - Dünya nasıl bakıyor geleneksel tıbba?
- ABD, Almanya, İngiltere, İsviçre, Finlandiya gibi ülkeler kapılarını açtı. Avrupa'da bir çalışma yapıldı ve tüm geleneksel tıp uygulamaları araştırılıp kayıt altına alındı. Bizde de Sağlık Bakanlığı bir çalışma içinde
Prof. Dr. Amina Ather
Hasta, doktorun şefkatli elini hissetmeli
Hindistan'da Unani Tıbbı Fakültesi'ni (Unani Hekimliği ve Cerrahi Lisansı) bitirdi. Farmakoloji alanında uzmanlaştıktan sonra araştırmalarını kadın sağlığı üzerine yoğunlaştırdı. Dr Ather, Güney Afrika ve Almanya gibi dünyanın çeşitli ülkelerinde eğitim atölyeleri düzenliyor. Prof. Dr. Ather, Almanya'nın diplomasını kabul ettiği ilk geleneksel hekim. Prof. Dr. Ather geleneksel tıp çalışmalarıyla ilgili şunları söylüyor: "Geleneksel tıbbı benimseyen doktorlar kendilerine gelen hastaların hem zihnine hem ruhuna hem de bedenine odaklanır, sistematik bir yaklaşım benimser. Bir yandan da hastanın psiklolojisi ve anatomisiyle ilgilenir. Batı'nın tıp anlayışı genelde hastayı yapısal bir yaklaşımla değerlendirir. Bu basit bir yöntemdir ve kaynağı makinalardır. Parametreler bu makinaların yaratıcıları tarafından belirlenmiştir, hastasını muayene eden doktorlar tarafından değil. Oysa hasta, doktorunun şefkatli elini hissetmek ister. Mesela tansiyon yetersiz beslendiğiniz için de düşük olabilir, stres altında olduğunuz için de... Ama makina stresi fark etmez. Teknoloji ve geleneğin bir madalyonun iki yüzü gibi el ele olması daha iyi bir yaşam tarzı ve sağlıklı bir yaşantı için gerekli."
Birol Biçer (44) - Editör
Dört ayda hastalıktan kurtuldum
"Doğal ve alternatif tedavilere ilk yönelişim yedi yıl kadar önce, eski eşimin gördüğü meme kanseri tedavisinden sonra yurtdışında oldu. Tıbbi tedavi ve ameliyatlardan sonraki sıkıntılı dönemlerinde ona iyi geleceğini düşündüğümüz Çin tıbbı dahil, pek çok disipline başvurduk. Ancak etkin bir sonuç elde edemedik. Yurda döndükten sonra bu konularda itibar ettiğim birkaç dostumdan, Özbek asıllı hekim Aidin Salih'in önerdiği, tamamen doğal ve organik beslenme ve yaşamaya dayalı oruç tedavisi ya da açlık tedavisi metodunu duydum. Başta abartılıyor gibi geldi. Ancak önyargılı yaklaşmadım. Hem Salih'in Tıbb-ı Nebevi kitabını okudum hem de bu tedaviden geçmiş en az 10 kişiyle görüştüm. Hepsi çok iyi netice aldıklarını, fazlalıklarını kaybettikleri gibi bedensel olarak dinçleştiklerini, hatta rüyalarının bile değiştiğini söylüyordu. Bunun üzerine hem Aidin Salih ile hem de onun yetiştirdiği Hatice Kot ile görüştük. Beslenme tarzımızdan kullandığımız ilaçlara, kan grubumuza kadar bizimle ilgili pek çok bilgiyi içeren bir form doldurduktan sonra, bu bilgilere göre her birimize kişisel olarak düzenlenmiş ayrı birer oruç tedavisi ve doğal beslenme programı önerdiler.
SÜLÜK TEDAVİSİYLE ARINDIK
Her ikimizin de tedavi programı temel olarak şöyleydi: Haftada üç gün sadece belli miktarda su içilerek, hiç yemek yemeden oruç tutulacak, haftanın kalan dört günü ise kan gruplarına göre tamamen organik ürünlerle alıştıra alıştıra beslenilecek. Üç günlük oruca başlamadan önce her hafta lavman yaparak bağırsaklarımızdaki artıkları temizledik. Açlığın ilk iki günü biraz zor geçse de üçüncü günden sonra metabolizma alıştığı için sonrası rahat geçti. Yemenin serbest olduğu günlerde ise programda belirtilen, tamamen doğal ve organik sebze, meyve, et gibi ürünlerle beslendik. Bunun yanı sıra her birimize göre belirlenmiş bitkilerden bazı karışımlar yaparak vücudu desteklemek üzere içtik. Buna ek olarak yine kana geçmiş toksin maddeleri bir defaya mahsus olarak hacamat ve sülük tedavileriyle temizledik. Dört ayın sonunda her ikimiz de kilolarımızdan kurtulduk. Eşim, gördüğü ağır tedaviler sonucu vücudunda biriken kimyasallardan ve bazı kistlerden kurtuldu. Benim diyabetim normale döndü. İlaç kullanmamı gerektiren bir durum kalmadı. Her ikimiz de eskisinden çok daha dinç ve sağlıklı olduk. Uyku düzenimiz normale döndüğü gibi fit bir vücutla yaşamaya başladık. Sonrasında dörtyıl boyunca herhangi bir hastalığa yakalanmadım.