70 YAŞINDA BİR ÖĞRENCİMİZ VARDI
- Tiyatro ekibi nasıl bir araya geldi?
- S.K: Betül (Zarifoğlu) ile daha önceden tanışmıyorduk, ama ismen birbirimizi tanıyorduk. 'Eğitimlere kim girse, yönetmeni kim olsa?' diye düşünürken Betül aklıma geldi. Hemen kendisine ulaşıp projeden söz ettim.
- Betül Zarifoğlu: Sümeyye, Sahne Kadınların projesinden bahsedince, 'Bu harika bir şey,' dedim. Bir süre tiyatro oyunculuğuna ara vermiştim, tiyatrodaki o heyecanı insan sahnenin arkasında da hissediyor.
- Kadınların ilgisi nasıldı?
- S.K: Biz '10-30 kişi başvurur mu acaba?' diye düşünürken, 300 kadın başvurdu. Onların arasından seçim yaparak üç sınıf oluşturduk. Çoğunluğu ev hanımıydı, ama çalışan kadınlardan da başvuranlar vardı. Bu sebeple akşam sınıfı da oluşturmak durumunda kaldık.
- B.Z: Her kesimden kadın projeye katıldı. 'Çocukluğumdan beri tiyatro yapmak istiyordum,' diyenler mi dersiniz; 'Gençliğimden beri hayalim buydu,' diyenler mi... Bu cümleleri o kadar çok duydum ki, bu beni çok fazla şaşırttı. Bu kadar ilgi beklemiyordum. Öğrencilerim arasında 70 yaşında bir öğrencim bile vardı.
- Kadınların aileleri nasıl karşıladı?
- B.Z: Ailelerden çok olumlu tepkiler geldi. Öğrencilerimiz, eğitimlerde yaptığımız çalışmaları evde tekrar ediyorlar. Örneğin öğrencilerime 'Birine kızıyorsun, birini azarlıyorsun ya da birine yalvarıyorsun, ama bunu sadece 'a' sesini kullanarak yapacaksın,' diyorum. Bunu evde yaptıklarında eşlerinden 'İyice delirdin sen! Başımıza daha neler getireceksin?' diye esprilerle karşılaşıyorlarmış (gülüşmeler). Ayrıca birçok kadın oyun metnine çalışırken de çocuklarından ve eşlerinden yardım aldı.
- Sadece kadınların oynadığı bir tiyatro oyunu daha önce oynanmış mı Türkiye'de?
-S.K: Bir-iki girişim var, ama oyuna bir-iki profesyonel oyuncu da katılmış. Fakat dekorcusundan yazarına, oyuncusundan yönetmenine kadar sadece kadınlardan oluşan bir tiyatro oyunu benim bildiğim kadarıyla bir ilk... Belki özel vakıflar ya da dernekler yaptıysa, o ayrı...
- Türkiye turnesine çıkılacak mı?
- S.K: Gülbaharın Gülleri adlı oyundan üç farklı versiyon ortaya çıktı. Sabah grubu, çalışmayan kadınlardan; öğleden sonra ve akşam grupları yarı zamanlı ve tam zamanlı çalışan kadınlardan oluşuyordu. Her grup kendi içinde oyunu dönüştürdü. Bu üç gruptan seçilen kişilerle özel bir grup oluşturuldu. Yakında onların da provaları başlayacak ve yurtiçinde turneye çıkacaklar. Oyundan elde ettikleri gelir de onlara kalacak.
- Gülbaharın Gülleri oyununun teması nedir?
- S.K: Bir kadının doğumundan ölümüne kadar geçirdiği değişimleri, genç kızlığında annesine benzemesini, evlendikten sonra kayınvalidesine benzemesini espritüel bir dille anlatıyor. Neyi görüyorsa onu uygulayan bir kadının hikayesi Gülbaharın Gülleri; her kesimden kadının sorunlarını dile getiriyor.
Sırada Kadınlar Sahnesi var
- Gelecekle ilgili projeleriniz neler?
-S.K: Sahne Kadınların projesine devam edeceğiz. Ayrıca üç aylık kurslardan en az birine katılmış, belli bir başarı sağlamış ve tiyatro oyunculuğuna devam etmek isteyen kadınlardan oluşacak bir Kadınlar Sahnesi oluşturacağız. Kadınlar Sahnesi'nde belirli günlerde sürekli oyunlar olacak, bir yandan eğitimlerimiz aynı şekilde devam edecek. Böylece üç aylık eğitimlerinde başarılı olmuş ve kendini ispatlamış olan kadınlara iş alanı sağlanmış olacak. Eylül ayında yeni kayıtlara başlayacağız.
İnancımız sanatımızı sınırlamıyor
- İnancınız, sanatınıza nasıl yansıyor?
- B.Z: Herkesin yaşına, duruşuna ve tipine göre oynayabileceği ya da oynayamayacağı oyunlar vardır. Bir keresinde bir savcı rolünü oynayacaktım, ama Türkiye'de başörtülü savcı olmadığından oynayamadım. Sanatçının herhangi bir oyunu 'Oynamak istemiyorum,' deme hakkı vardır. Bu durumda 'Oyunculuğunun bir yönü eksik,' diyebilirsin ama 'Kötü bir oyuncu,' diyemezsin. Dini hassasiyeti olan bir oyuncu 'Şu oyunu oynamak istemiyorum,' dediğinde; 'Sen bunu dini inancından dolayı yapıyorsun' diye tepkiyle karşılaşıyor.
- S.K: Dindar bir insanım, bunun yanı sıra da iyi bir dramaturg, iyi bir tiyatro yazarı olduğumu düşünüyorum. Dindar bir yazar, örneğin alkolle ilgili bir sahne yazamaz diye bir şey yok. Her şeyi yazabilir. Benim açımdan da bir kısıtlama yok. Yüksek lisans tezimi din ve tiyatro üzerine yaptım. Tezi yazarken şuradan yola çıktım: Din beni kısıtlar mı? Ama hayatta her şeyde sınır var zaten.
DAMLA KAYAYERLİ