2008'de Çin'in başkenti Pekin'de düzenlenen Olimpiyat oyunlarında yarı finalde koştuğunda hepimizi sevindirmişti. Aradan iki yıl geçti, bu kez İspanya'da Barcelona'da düzenlenen Avrupa Atletizm Şampiyonası'ndan birincilikle ayrıldı. Bize unutamayacağımız bir an yaşattı. Türkiye uzun zamandır bu kadar başarılı bir sprinter görmemişti. Nevin Yanıt, bu büyük başarının ardından gözünü Olimpiyat madalyasına dikti. Hedefi de derecesini 12,60 saniyenin altına çekmekti. Hedefine ulaşmak için çok çalıştı. Kendisiyle buluştuğumuzda, çalışmalarının sonuna gelmiş, Finlandiya'nın Helsinki kentinde düzenlecek Avrupa Atletizm Şampiyonası'na gitmek için gün sayıyordu. Biz bu sayfayı yayına hazırlarken, Nevin
Yanıt, dün gerçekleşen yarı finalde ülkemizi temsil etme hakkını kazanmıştı. Bugün milli atletimizin aldığı derece de çoktan açıklanmış olacak.
- Artık son aşamaya geldiğiniz. Nasıl geçti Olimpiyat hazırlıkları?
- Kışın bir sakatlık yaşadım. Sporcuların sürekli yaşadığı talihsizliklerdendir bunlar. Neyse ki bu sakatlığı kısa sürede atlattım. Zaten önemli olan moral ve motivasyonu yüksek tutabilmek. Böylece her sıkıntı ve talihsizliği atlatabiliyorsunuz. Ben şunu düşünüyorum; kanseri yenen insanlar var. Çok büyük hastalıklarla mücadele ediyorlar. Ben de mücadele etmeyi seviyorum. Birçok şeyi de kafama takmıyorum. 'Sakatlık da geçecek,' diyorum. Yakın zamanda da bir sakatlık yaşadım. 10 gün önceydi. Bir süre antrenman yapamadım. Ama her şeye rağmen kafamda olumlu düşünceler vardı. 'Sakatlığım geçecek, Londra'da koşacağım,' diye düşündüm hep. Şu an da çok iyiyim, antrenmanlarımı sürdürüyorum. Zaten o kadar kısa süre kaldı ki, artık her şey kafamın içinde. Kuvvetliyim. Rakiplerimin çok iyi hazırlandığını biliyorum. Ama ben de çok iyi hazırlandım. Hazırlıklarıma da devam ediyorum. Bence her şey iyi olacak.
- Bulunduğunuz şehrin koşulları antrenmanlarınızı etkiliyor mu?
- Çok fark ediyor. Zaten havalar ısındıktan sonra Mersin'de çalışmadım. İstanbul da aynı Mersin gibi çok nemli. Ama bende de şöyle bir şey var: Ne kadar sıcak ya da ne kadar soğuk olursa olsun, ben o gün koşulları düşünmem. Sadece yapacağım antrenmana odaklanırım. Önemli olan motive olabilmek. Kendinizi hazırladığınız zaman, 50 derecede bile antrenman yapabilirsiniz.
- Londra'nın koşullarına hazır mısınız?
- Londra'da hava sıcaklığı 20 derece civarında olacak. Bu nedenle büyük bir problem yaşamayacağız. Ben çok iyi bir havada yarış koşacağımıza inanıyorum. Yağmur olmadığı sürece her şey iyi olacak. Çok sıcak bir havada koşmaktansa, 20 derece civarında bir hava sıcaklığında mücadele etmek daha iyi olur. Zaten vücudumuz ısındıktan sonra o havaya da alışacaktır.
12,59'DAN DAHA İYİ DE KOŞABİLİRİM
- Londra'da 13 saniyenin altına inerek, 100 metre engelliyi 12,59 saniyede koşmayı hedefliyorsunuz. Peki bu hedef için hazır mısnız?
- Hazırım. 12,59'dan çok daha iyi koşabileceğimi de hissediyorum. 12.59, sadece hedef aldığımız bir dereceydi. Bu derecenin Helsinki'de çıkmasını umut ediyorum. Döndüğümde de o motivasyonla Londra'ya gideyim. Ama sonuçta bu bir yarış. Önümde 10 engel olacak. Benim çok iyi konsantre olup yarışa çıkmam lazım. Dediğim gibi, kendimi hazır hissediyorum. Geriye sadece yarışmak kalıyor.
- 12,59 için özellikle internetten çok destek aldınız. Milli futbolcu Nuri Şahin de size destek verenlerden biri. Bu size kendinizi nasıl hissettiriyor?
- Bu kadar büyük bir destek beklemiyordum. Çok şaşırdım. Tüm bunlar ayrı bir motivasyon oldu benim için. Çok da heyecanlandım. Keşke yarış hemen olsa da çıkıp yarışsam. Gerçekten 12,59 koşarım o zaman. Çok da büyük bir his var içimde. Antrenmanlarda yaptığım derecelerden sonra, 12,59'u koşacağıma inanıyorum. Her zaman inanarak çıktım yarışa. İnsanlar da çok güzel tepkiler verdi. Ben sürekli takip ediyorum. Sonuçta bana destek olmak adına emek veriyorlar. Benden başarı bekliyorlar. Bana destek verenleri hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
EN İYİ OLMALIYIM
- Bundan sonra bu dereceyi nereye indirmek istersiniz?
- Öncelikle 12.60'ın altına inmek istiyorum. 12.59 da olur 12.50 de. Bunun ardından hedefim zaten bir yere gidecektir. Önemli olan benim bu yarışlardan madalyayla dönmem. 'Londra'dan da kesinlikle madalyayla dönmeliyim,' diye düşünüyorum.
- Size 'Türkiye'nin en hızlı kadını,' diyebilir miyiz? -
100 metre engelli için, evet öyle. Sprinter olarak kimse ön plana çıkmadı. Umarım bundan sonra çıkar. Bu, aslında üzücü de bir şey. Ama 'en iyi' olmak da beni çok mutlu ediyor. Ben hep en iyi olmak için çalışıyorum. Londra'da kimin ne yapacağı, hiç umurumda değil, benim ne yapacağım önemli.
ANTRENMANA OJESİZ ÇIKMAM
- Antrenmanlarınızın çok yoğun olduğunu tahmin ediyorum. Özel hayatınıza zaman ayırabiliyor musunuz?
- Tabii ki antrenmanlarımız çok sıkı. Bu nedenle hayatımızdan ödün vermemiz gerekiyor. Bu, uyandığınız saate bile yansıyor. Ben hiç saat 10.00'dan sonra uyanamadım. Hep erken saatlerde uyandım. Uzun uzun kahvaltı da yapamıyorum. Hep beş dakika sürüyor, ama tüm bunlar benim hoşuma gidiyor. Her sabah ayrı bir heyecanla uyanıyorum. Antrenmanlarda derecemi geliştirme ihtimali, beni iyice heyecanlandırıyor. Ve her yeni günde, madalyaya biraz daha yaklaştığımı hissediyorum. Zaten emeğimin karşılığını aldığımda özel hayat çok daha iyi olacaktır. Madalyanızı aldıktan sonra çok daha mutlu oluyorsunuz. Hedeflerim var. Bunun için de fedakarlık yapıyorum. Ama dışarıda bir kahve içmek, sinemaya gitmek de beni mutlu ediyor. Zaten 'Bir bara gideyim, eğleneyim,' diye bir arzum da yok. Ben, beni mutlu eden şeyleri zaten yapıyorum.
- Antrenmandan arta kalan zamanlarda neler yapıyorsunuz?
- Çok yoğun ve programlı bir çalışma içindeyim. Hayatımı atletizme göre programlıyorum. Çok fazla boş zamanım olmuyor. Boş zamanlarım olduğu zaman eğer İstanbul'daysam Boğaz'da gezmeyi ve alışveriş yapmayı, Mersin'deysem ailemle zaman geçirmeyi tercih ediyorum.
- 'Saçımı, ojemi yarışlara özel olarak hazırlıyorum,' dediniz. Yarışa çıkarken rutinleriniz neler?
- Antremanda neler yapıyorsam, yarışta da aynısını yapıyorum. Antrenmana çıkarken de, ojem kesinlikle kıyafetime göre olmalı. Takılarım, kıyafetlerimin renkleri birbirine uymalı. Bunların hepsini kombinleyerek çıkıyorum. Mankenler nasıl kendilerini podyuma hazırlarsa, ben de aynı şekilde pist için hazırlanıyorum. Hep şunu söylerim: Benim podyumum da pist. Pistte kendimi göstermeliyim. Yarışa da bu mantıkla çıkıyorum.