Olağan şüpheli: Emre Belözoğlu

"Beni tanımayan insanların, beni hiç sevmediğini düşünüyorum açıkçası..." Fenerbahçeli Emre Belözoğlu'nun takım arkadaşı Joseph Yobo'yla birlikte çıktığı son basın toplantısında ağzından çıkan sözler konunun özeti bir anlamda. Emre bu cümleyi söylerken biraz sinirlerinin bozulması, biraz da gerçeklerin farkına varması nedeniyle gülüyordu belki de... Gazetecilik hayatımda Emre'yle sadece bir kez karşı karşıya geldim. Fenerbahçe'nin geçen seneki şampiyonluğu sonrası verilen barbekü partisinde kendisini yayına davet etmiştim. Oldukça nazik, soruları aklı başında yanıtlayan bir sporcu vardı karşımda. Kendi kendime "Ya bu adama hep kızdım ama ne kadar efendi biriymiş," demiştim. Eminim ki onu tanıyanlar, Emre için övgü dolu sözler kullanacaktır ama arşivler "Nasıl bilirsiniz?" sorusuna pek de olumlu yanıt verecek cinsten bilgilerle dolu değil. Takdir, Emre'nin de dediği gibi kamuoyunun... 13 yaşında Zeytinburnuspor altyapısında oynarken keşfedilen Emre, çok küçük yaşlarda Türk futbolunun gözbebeği olur. "Antrenmanlara trenle geliyor" haberleri hemen gazetelerin spor sayfalarını süsler. Fenerbahçe, daha çok para vermesine rağmen Galatasaray'ın yolunu tutan Emre, 16 yaşında A Takım forması giyer. Yavaş yavaş, sarı-kırmızılı takımın orta sahasının vazgeçilmezi olur.

AGRESİF OLMAYINCA OLMUYOR
Fakat sempatik bu çocukta bir gariplik vardır. Sinirlerini kontrol etmekte güçlük çekmektedir. Gazeteci Oray Eğin'e anlattıkları onu anlamak için ipucudur: "Sahanın içinde bambaşka bir kimliğe bürünüyorum, bunun beni antipatik yaptığı da bir gerçek. Ama kendimi tam olarak maça verdiğim anlamına da geliyor. Agresif futbol benim tarzım. Böyle olmazsa futbolumda kısıtlamalar yapmak zorunda kalıyorum. Arası olmuyor, inan olmuyor!" Bu agresif oyun yapısı, ona bir UEFA Kupası finaline çıkamamaya mal olur. Leeds United'la oynanan yarı final rövanş maçının ilk yarısında kırmızı kartla oyundan atılır. Babası olarak gördüğü Terim tarafından soyunma odasına 'tartaklanarak' ve küfürler eşliğinde yollanır. Florya'ya trenle giden çocuk büyür, o dönemin parasıyla 40 bin marka aldığı spor araba gazetelerin manşetlerindedir. 17 yaşındayken ehliyetsiz olduğu yönündeki dedikodular da bir gölge gibi takiptedir... Bir paratoner gibi belayı çeken Emre'nin başına 7 Ekim 2000 günü hayatını etkileyecek bir olay gelir. Güneş Otel'de kat görevlisi olan Kadir Çetin, E-5 Karayolu'ndan karşıya geçmek ister. Çetin, yolun ortasına geldiği sırada Emre'nin jipinin çarpmasıyla ağır yaralanır ve 37 yaşındaki adam kurtarılamaz. E-5 gibi karayolda karşıdan karşıya geçen bir insana çarpmak Emre'nin hatası değildir elbette. Tutuksuz yargılandığı davadan da aklanır ancak olayın bir başka boyutu akıllarda hep soru işareti olarak kalır. Sakatlığı nedeniyle takımda yerini alamayan Emre'nin yanında iki isim vardır: Şimdilerin ünlü menajeri Ahmet Bulut ve şike soruşturmasında da adı geçen, eski İstanbul BB başkanı ve eski TFF Başkanvekili Göksel Gümüşdağ. Savcılıkta kros yapmak için Belgrad Ormanları'na gittiğini söyleyen Emre'nin hastanede, sabah namazı için Eyüp Sultan Camisi'ne gittiğini söylediği iddia edilir. O dönem kulüp doktoru olan Burhan Uslu "Emre'ye kros programı vermiştik. Koşuya gitmesi gerekiyordu," diyerek milli oyuncuya arka çıkar.

CUPER: SÜREKLİ İZİN İSTİYORLARDI
2000-2001 sezonu sonunda Galatasaray'dan ayrılır. Ayrılık öncesi transfer görüşmesini ileride şöyle anlatacaktır: "Ali Dürüst, başkana 'Emre'ye teklifler varmış. Ne yapacağız?' diye sordu. Faruk Süren ise 'Ali'ciğim güldürme beni. Bunu kim ister?' karşılığını verdi. Bana çocuk muamelesi yaptılar." Bir sonraki durağı İtalya olur. Yeni takımı Inter'e yalnız gitmez, Okan Buruk da yanındadır. Hakan Şükür gibi lahmacun veya seccade istemezler ama Türkiye'den kopamadıkları da ortadadır. O dönem Inter'i çalıştıran şimdilerde Orduspor'un başında bulunan Hector Cuper, o günlere dair bakın neler diyor: "İkisi de çok iyi oyunculardı ama çok fazla izin istiyorlardı. İki yıl boyunca sürekli ya akrabalarına ya da yakın arkadaşlarına bir şeyler oldu! Yine de, gençtiler ve bu durumu büyütmemiştim."

NEWCASTLE GÜNLERİ VE 'NEW' SORUN
"Fenerbahçe'den teklif geldiği doğrudur, hem de Newcastle'dan daha büyük teklif yaptılar ama ben Newcastle'ı tercih ettim. Çünkü ben Türkiye'de Galatasaraylı Emre olarak anılmak istiyorum. Emre denince Galatasaray'dan sonra, 'parantez içinde' Fenerbahçe oyuncusu olmak istemem." Newcastle'a imza attıktan kısa bir süre sonra Türk basınına tercihini böyle açıklar. İngiltere'nin kuzeyinde geçen üç sezon, uluslararası bir yaftayla sonuçlanır: Irkçılık. 12 Ocak 2007'deki Everton maçında rakip takımın siyah oyuncuları Howard, Yobo ve Lescott bir pozisyon sonrası çılgına dönmüş vaziyette Emre'nin üstüne yürür. Özellikle Lescott çok öfkelidir. Nedeni kısa bir süre sonra anlaşılır. 'Nigger' kelimesi ilk kez ağızdan çıkmıştır. "Ben öyle şey yapmadım. Nijeryalı Martins oda arkadaşım," sözleriyle kendini savunur. Bir ay sonra sonra bu kez Boltonlı Diouf, Emre'den şikayetçidir: Bana 'siyah maymun' dedi. Bir buçuk ay sonra Watfordlu Bangura da 'anti-Emre' kulübüne katılır. 19 Mart günü İngiliz Futbol Federasyonu, Everton maçında yaşananlardan dolayı takipsizlik kararı verir.

Ay-Yıldızlı formayla da defalarca 'milli' oldu!
2002 Dünya Kupası'nda üçüncü olan kadroda yer alan Emre, grup aşamasında Kosta Rika ağlarını havalandırdığında 22 yaşındaydı. Hagi gibi, Maradona gibi milli takımın başına geçecek isim belliydi. Aynı onlar gibi sansasyonel işler yaptı belki de ama performans olarak katkısı hep yarım kaldı. İki olayı, oyuncular bazında A Milli Takım tarihi yazılsa ilk beşten hiç çıkmayacak cinsten. 6 Aralık 2005'te Şükrü Saracoğlu Meydan Muharebesi'nde İsviçreli futbolculara ilk kurşunu pardon ilk deparı atan isimdi. Babası olarak gördüğü Fatih Terim'in "Altıya bas" talimatı ona altı maçlık cezayla geri döndü sonrasında ceza dörde indi. Yaklaşık iki senelik aranın ardından 'Dr. Jekyll'dan 'Mr. Hyde'a dönüştüğünde tarih 14 Eylül'dü. Euro 2008 elemelerinde Türkiye Macaristan'la oynuyordu. İlk yarıda gol olmayınca tribünler homurdanmaya başladı. Onun muhteşem ara pasında Tuncay Şanlı ortaladı, Gökhan Ünal kafayı vurdu ve Türkiye 1-0 öne geçti. Gökhan omuzlara alınırken hemen yarım metre yanındaki Emre, tribünlere doğru bir hareket yaptı. Milli Takım kaptanı olduğunu unutur biçimde yine kendini kaybetmişti. 'Kol'bastı hamlesinin spor yazarı Mehmet Demirkol'a olduğu iddia edildi. O dönem Radikal yazarı İbrahim Altınsay tarihe şu notu düştü: "Terbiyesi futbol yeteneğiyle ters orantılı... "Atıl kurt' diyorlar, İsviçreli futbolculara dirsekle tekmeyle girişiyor. FIFA'da 'Sus' diyorlar, ser verip sır vermiyor. Yüzü bir tek koşunca kızarıyor. Etrafa saldırmayı 'arslanlar gibi savaşmak' sanıyor. Kanıt yetersizliği nedeniyle ırkçılıktan ceza almamasını İngilizlerin sorunu sayıyor... Futbolu değil, iş ahlakı yüzünden forma bulamadığı Avrupa'dan kös kös yurda dönerse omuzlara alacağız. Önceki gece ulusal takımın kaptanlık bandını verdiğimiz gibi." Bu satırları nedeniyle Altınsay'ı tazminat istemiyle mahkemeye verdi ama bir sonuç çıkmadı. Altınsay'ın öngörüsü ise doğru çıktı. Emre sezon sonunda ülkesine bu kez sarılacivertli formayla döndü.

F.bahçe'de vukuat rekoru kırdı
Galatasaray taraftarının uzun yıllardan beri korktuğu, 2008-2009 sezonun başında gerçekleşir ve Emre boğazın diğer yakasında sarılacivertli formayı giyer. Fenerbahçe kariyerinde Emre zirve yapar!
Konyaspor maçı öncesi Mevlana Türbesi'ni ziyaret sırasında çekim yapan gazetecilerden birine omuz attı, "Seni sabaha kadar döverim" ifadesini kullandı.
Kayserisporlu Franco Cangele'ye eliyle boğaz kesme hareketi yaptı, bir maç ceza aldı.
İlk kez Fenerbahçe formasıyla Ali Sami Yen'e çıktığı Galatasaray maçında Sabri'yle tartıştı. 'Kardeş' Sabri'ye, "Seni öldürürüm," dedi.
Beşiktaş derbisinde boğazını sıkan Brezilyalı Deivid'e "Seni fena yaparım," dedi.
Diyarbakırspor maçında hakem Suat Arslanboğa'nın eline vurdu.
Manisaspor karşılaşmasında rakibine 'P.. kurusu' dedi ve üç maç ceza aldı.
Bursaspor maçında Baroni'yle tartıştı, soyunma odasında teknik direktör Aykut Kocaman'ın üstüne yürüdü.